Katran ve tüy isteriz!

Linç kültürümüz nazar deðmesin geliþtikçe geliþiyor sosyal medya sayesinde. Red Kit macerasý gibi memleket olduk. Birinin bir fikrini, bir davranýþýný beðenmeyegörelim vay haline! Mahvolsun o, sürünsün, yerin dibine girsin, bir daha yüzünü görmeyelim, sesini duymayalým, ondan kötüsü yok! Onu hemen katran ve tüye bulayabilsek keþke! Bu uygar dünya izin vermiyor ki elimizde meþalelerle üzerine yürüsek, evini barkýný yaksak, onu ilk aðaçtan sallandýrsak! Þöyle aðýz tadýyla bir toplu histeriye kapýlmak istiyor içimizdeki barbarlar.

Sosyal medyada bize “yamuk yapana” aðýz dolusu küfür yaðdýrmak, protesto kisvesi altýnda sözlü linç etmek, ayný kafa yapýsýna sahip medya temsilcilerini sivri dilleriyle bizim adýmýza laf sokuþturmaya teþvik etmek kesmiyor bizi. Kaynaþmýþ bir toplum olmakla zaten hiç ilgilenmiyoruz, kalabalýðýn gücüyle ezip geçen bir yýðýn olmanýn çekiciliðine kapýlýyoruz sýk sýk. Ayný yöne nehir gibi akan milyonlarýn içinde sonunda bir yeraltý suyuna mý karýþacaðýmýzý denize mi ulaþacaðýmýzý bilmeden sürüklenmeyi tercih ediyoruz. Bir damla iseniz hiç fark etmez bulut mu nehir mi olduðunuz, yeryüzündeki döngünün içindedir su. Bir gün sel olur bentleri yýkar, bir gün bir canlýya hayat katar...

Ama bir insansanýz, iki hidrojen bir oksijen atomundan oluþmuþ bir molekülden daha karmaþýk bir varlýksanýz durup düþüneceksiniz nereye gittiðinizi, ne yaptýðýnýzý, edimlerinizin hangi sonuçlara yol açtýðýný... Kime, nasýl ve neden zarar verdiðinizi... Bile isteye kötülük yapmak bir tek bizim türümüze özgü. Baþka hiçbir canlý kötülük nedir bilmez. Aç olduðu için, kendini savunmak için, türünün devamýný saðlamak için saldýrýr baþka canlýlara. Biz farklý düþündüðümüz için! Sonu sözlü ya da eylemli þiddete doðrudan ya da dolaylý yoldan varan / vardýran “düþünce”ye “düþünmek” denirse! Çabucak nefret söylemi üretme, bir baþkasýndan neden göstererek nefret etme potansiyelimiz ne kadar endiþe verici. Ama esas meselemiz adalet yoksunluðu. Önce asalým, sonra yargýlarýz.

***

Adalet kavramýyla iliþkimiz ne kadar marazi, adalet duygumuz ne kadar zayýf ve kýrýlgan! Hak - haksýzlýk, doðru - yanlýþ, vicdan - akýl, evrensel - ebedi deðerler hiç umurumuzda deðil... Varsa yoksa siyasal konjonktüre neyin uygun neyin zýt göründüðü! Dar köþelerimizin küçük çýkarlarýna neyin uyduðu! Adil olmak neye yarar adaleti insan olarak sýnýrlarýmýzýn içine eðip bükerek de olsa týkýþtýrmak varken?

Bilgi sahibi olmadan görüþ sahibi olur, o görüþe de sýký sýkýya sarýlýrýz. Baþkalarýnýn görüþlerini doðru dürüst anlamaz, anlamaya gayret bile etmeyiz. Dezenformasyona açýðýz, kucaðýmýza düþen bilginin kaynaðýný hiç sorgulamadan ona inanýrýz, inanmak kolayýmýza gelir. Önyargýlara da ayný nedenle bayýlýrýz, dallanýp budaklandýrýr ve somut biçimde kanýtlanmýþ gerçek muamelesi yaparýz. Karþýmýzdakini okuyup dinlemez, sözlerini cýmbýzlayýp baðlamýndan saptýrýrýz. Olur olmaz her þeye kolayca öfkelenir ve saldýrganlaþýrýz. Bir kývýlcýmla heyecanlanýr, düþünmeden konuþup yazarýz.  Konuþup yazsak yine iyi... Alenen saldýrýrýz! Linç ederiz “bizden olmayan”ý. Bizi kayýtsýz þartsýz “onaylamayan”ý. Oysa zarar verme amacý gütmeyen, yýkýcý olmayan, mizah içeren eleþtiri ve yergi ifade özgürlüðü kapsamýna girer. Bu sayede tartýþma adabýný öðrenir, tartýþmanýn kavga etmekle eþanlamlý olmadýðýný, birbirimizi anlamanýn ilk adýmýný attýðýmýzý kavrarýz.

Vahþi Batý’nýn linç kültürünü bugünün ileri teknoloji armaðaný sosyal medyasýna taþýmak bizi insanlarý katran ve tüye bulayan acýmasýz cahillerden daha geriye atýyor.