Kaybeden kazanýyor

Nobel ödülleri üzerine Avrupa'da büyük paralarla bahis oynandýðýný biliyor musunuz? Dediklerine göre favoriler batýrýyor, sürprizler iyi kazandýrýyormuþ. Ýyi ki bahis oyunlarýnýn sadece adýný bilenlerdenim. Yoksa kazanacak adayýn kimliði konusunda hiçbir öngörüm olmadýðýndan parayý Bob Dylan'a yatýrabilirdim.

Ama bir tahminim tuttu. En azýndan bu yýlki adaylardan birinin kazanamayacaðýný tahmin edebildim. Bugünlerde Suriye'de olup bitenlerin Avrupa'nýn umurunda olmadýðýný iyi bildiðimden Suriyeli þair Adonis'in þansýnýn olmadýðýný düþündüm. Çünkü Adonis'e verilecek ödül Avrupa'nýn Suriye konusunda vereceði mesaj olurdu. Avrupa'nýn böyle bir mesaj vermiþ görünmek istemeyeceði ortada. Bu yüzden Suriyeli þairin þansýnýn olmadýðý tahminini yapabildim.

Þurasý bir hakikat: Nobel ödülleri lalettayin adamlara sýrf yazdýklarý eserlerin edebi kalitesi var diye verilmiyor.

2005 yýlýnda Nobel Edebiyat Ödülü açýklandýðýnda da "Artýk Orhan Pamuk'a da sýra geldi" mealinde bir þeyler yazdýðýmý hatýrlýyorum. Çünkü hem mezkûr yazarýmýz bu ödülü hak etmek için gereken her türlü giriþimi fazlasýyla yapmýþ hem de Türkiye'nin o günlerdeki yönelimleri Avrupa'nýn ilgisini fazlasýyla çeker bir haldeydi. Hatta Türkiye ile AB arasýndaki tam üyelik müzakereleri o sýralarda baþlamýþtý (3 Ekim 2005). Ayrýca Kýbrýs'ta çözüm arayýþlarý baþta olmak üzere Türkiye'nin baþlattýðý bazý politikalar da Avrupa'dan destek görüyordu. Neticede ertesi yýl Orhan Pamuk'un Nobel Edebiyat Ödülünü kazanmasý sürpriz olmadý.

Ödüllerin politik boyutunu özellikle Avrupa dýþý ülkelerin Nobelli yazarlarýnýn taþýdýklarý özelliklere bakarak daha rahat görebilirsiniz. Mesela Soðuk Savaþ döneminde ödüllendirilen Rus yazarlarýn antikomünist -veya hiç deðilse rejime mesafeli- kimlikte olmalarý tesadüf olamaz elbette.

Bundan bir önceki Çinli yazar Nobel ödülünü kazandýðýnda ülkesi Çin'de adýný bilen kimse yoktu. Çünkü politik mülteci olarak yerleþtiði Fransa'da eserlerini Fransýzca olarak kaleme almýþtý. Ayrýca yazdýklarýnýn öyle "birinci sýnýf" edebiyat kategorisine girmediði söyleniyordu.

Bu ödülü kazanan "ilk Müslüman yazar" olan Mýsýrlý Necip Mahfuz'un edebi kalitesi için de benzeri yorumlar yapýldýðýný hatýrlatalým. Mahfuz'un öne çýkan özelliði ülkesinin Ýsrail'le yakýnlaþmasýný destekleyen politik tavrýydý.

Ama Mahfuz'un adýný iyi kötü biliyoruz. Bir de adý bile bilinmeyenler var. Sözgelimi Wladyslaw Reymont adýný duydunuz mu daha önce? Ya Ývan Bunin? Onu da duymadýðýnýz muhtemelen. Peki ya Shumuel Yosef Agnon... Jaroslav Seifert... Hiçbirini hatýrlayan yok ama bunlar geçmiþ yýllarda Nobel Edebiyat ödülü almýþ yazarlardan bazýlarý.

Winston Churchill  desem, onu herkes bilir. Ama eski Ýngiliz Baþbakaný'nýn Nobel Edebiyat Ödülü sahibi olduðunu kaç kiþi bilir, bilmiyorum. Ýkinci Dünya Savaþý'nda liberal deðerler adýna gösterdiði yararlýk sebebiyle kendisi uluslararasý bir ödülle taltif edilmek istenmiþ, ama "barýþ" ödülü verilmesi de abes olacaðýndan o sýralarda yayýmladýðý hatýralarý vesile edilerek Nobel Edebiyat Ödülüyle onurlandýrýlmýþtý!

Gerçi sonradan Nobel Barýþ Ödülü mesela Ýsrail'in nükleer programýnýn mimarý olan þimdiki Cumhurbaþkaný Þimon Peres gibi adamlara bile verildi! (Hani, Baþbakan Erdoðan'ýn Davos'ta "siz insan öldürmeyi iyi bilirsiniz" diye azarladýðý adam var ya iþte ona.)

Tabii ki Nobel Barýþ Ödüllerini alanlarýn hepsi böyle deðil; bir kýsmý gerçekten dünya barýþýna hizmet etmiþ kiþiler. Keza edebiyat ödülü alanlar arasýnda dünya edebiyatýnýn en saygýn isimleri de var.

Ama hangi dalda olursa olsun, Nobel ödüllerinin Avrupa perspektifine göre daðýtýldýðýný gözden uzak tutmamak lazým.