‘Kayýt dýþý’ operasyonlar ve siyasetin sorumluluðu

Ýhlal edilen kanun ve anayasa hükümlerine, bu hükümleri arkadan dolanma gayretlerine ve kayýt dýþýlýk göstergelerine baktýðýmýzda, iþ daha vahim hale gelir ve “görevi nedeniyle veya görevi sýrasýnda iþlenmiþ suç” tartýþmalarýna yol açar. HSYK’nýn bu konuda hareketsiz kalmasý düþünülemez.

Demokrasilerde siyaset daima yargýsal denetim ile bir gerginlik iliþkisi içindedir. Çünkü dinamiktir, binlerce sorunu çözerken, birbiriyle uyuþmasý imkansýz milyonlarca taleple karþýlaþýr ve çözüm için uðraþýrken, üst hukuk kurallarý ve bu kurallar çerçevesinde denetim yapan yargý statiktir, frenleme yapar.

Bu iki erk arasýnda güllük gülistanlýk bir durum nadirattandýr.

Ancak yargý asla alternatif siyasetlerin manivelasý olamaz. Ancak vesayet deneyimi olan iki ülkede bu hep oldu.

Weimar dönemi Almanya’sýnda demokratik meþruiyeti olmayan yargý kurumu, “hukuk devleti” ve “yargý baðýmsýzlýðý” sloganlarý eþliðinde demokratik siyaseti adým adým boðuyor ve devleti aslýnda o devletin “siyasetteki megafonu” niteliðindeki nasyonal sosyalist partiye teslim ediyordu.

1924’ten sonra jakoben-otoriter/totaliter-laik yapýlar 1918’de býrakmak zorunda kaldýklarý egemenliði yeniden ele geçirdiler. Devlete nüfuz ettiler. Hukuk onlarýn iradesi oldu, yargý ise bu iradenin en önemli icra organý olarak yapýlandýrýldý. Toplumun demokratik iradesi, “hukuk” ve “yargý” üzerinden saðlanan “hukuki meþruiyet” ile kayýt altýna alýndý. Kimse “hukuk”un ve “yargý”nýn da hukuka uygun olmasý gerekliliðini sormadý.

Yargýcýn ‘kiþisel’ adaleti

Temel kuralý ortaya koyalým:

Hukuk idesi siyasete etik meþruiyet saðlar. Ancak bu idenin nasýl hayata geçirileceðini belirleyecek olan yine siyasettir, yasama organýdýr. Ve yargýç kiþisel adalet tasavvurunu hayata geçiremez. O ancak ve ancak yasalara ve hukuki yorum usullerine uymak suretiyle karar verir. Hukukun bütününden çýkan amaca göre hareket eder. Bu amaç, hiç bir zaman demokratik iradeyi hedef almaz!

Hukukun maddi kaynaðý toplum, biçimsel kaynaðý da demokratik bir yasama organý deðilse; yargý da bu çerçevenin dýþýna çýkmaya baþlarsa, verdiði karar millet adýna verilmiþ olmaz. Karar, demokratik siyasetin varlýðýna kast eder. Yargýsal süreçler “kayýt dýþý” hal almaya baþlar. “Hukuk devleti” ve “yargý baðýmsýzlýðý” sloganlarý ise bu kayýt dýþýlýðý maskelemenin imkanýna dönüþür.

Ancak her zaman iz býrakýr.

Bazý izlere yakýndan bakalým:

Ýlk olarak, CMK 164. Maddeye göre soruþturma iþlemleri, Cumhuriyet savcýsýnýn emir ve talimatlarý doðrultusunda öncelikle adlî kolluða yaptýrýlýr. Ancak bu kural, adli kolluk olarak iþlev gören polisleri ait bulunduklarý emniyet teþkilatýndan hukuki ve idari yönden koparmaz. Kurumun iþlevselliðini korumak için iþin mantýðý gereði yapýlacak bilgilendirme suç deðildir. Aksine kamu adýna yürütülen soruþturmalarýn usullere uygun bir þekilde yürütülüp yürütülmediðinin denetlenmesine imkan verir. Aksi bir durum “kayýt dýþý” bir operasyonun varlýðýna karine teþkil eder.

Ýkinci olarak, soruþturmanýn gizliliði, baþsavcýlýk baypas edilerek, orada zorunlu olan kurumsal hiyerarþi devre dýþý býrakmak suretiyle soruþturma yürütülmesini meþru göstermez.

Üçüncü olarak, rüþvet ve yolsuzlukla mücadele ile ilgili 3628 sayýlý Kanun baypas edilmiþ görünüyor. Bu kanunun 17. Maddesine göre görevleri ve sýfatlarý nedeniyle “özel soruþturma ve kovuþturma” usulüne tabi olanlar bakýmýndan bu usullere riayet edilmeden soruþturma yürütmek kanuna aykýrýdýr.

Anayasayý arkadan dolanmak

DÖRDÜNCÜ olarak, ayný kanunun 18. Maddesine göre gelen ihbarlarýn Cumhuriyet baþsavcýlýðýnca “Maliye Bakanlýðý Baþ Hukuk Müþavirliði ve Muhakemat Genel Müdürlüðü ile varsa diðer ilgili kamu kurum ve kuruluþlarý”na bildirilmesi zorunluluktur. Bu kurumlara bildirim yapýlmamýþ görünüyor. Böyle ise, baþsavcýlýk baypas edilmiþ, sorumluluðunun gereðini yerine getirmesi engellenmiþ demektir.

Beþinci olarak, ayný kanunun 19. Maddesine göre savcýnýn durumu derhal atamaya yetkili amire ve ayný kanunun 8. Maddesinde belirtilen mercilere bildirmesi gerekir. Halk Bankasý Genel Müdürü bakýmýndan 8. Maddeye göre ilgili kurum, yönetim kurulu ve ilgili bakanlýktýr. Bu konuda da yasa ihlal edilmiþ gözüküyor.

Altýncý olarak, bakanlarýn çocuklarý ile ilgili yürütülen soruþturma son tahlilde bakanlarýn görevi ile ilgili bir suça ve buradan hareketle yürütmenin bir bütün olarak suç isnadýyla karþý karþýya kalmasý yönünde bir seyir izlenmiþtir. Konu bakan olunca soruþturma mercii savcýlýk deðil, TBMM’dir. Bunun nasýl yürütüleceði ise Anayasa’nýn 100. Maddesinde belirtilmiþtir. Bu yolun iþletilmemiþ olmasý, hem usulen, hem de pratik sonuçlarý itibariyle anayasayý arkadan dolanma anlamýna gelir.

HSYK hareketsiz kalamaz

Soruþturmanýn baþýndan sonuna kadar ortaya çýkan veriler, zamanlama, olaylarýn ve kiþilerin birbiriyle iliþkilendirilme biçimi ve siyasal izdüþümleri nedeniyle bu soruþturmanýn gerçekte bir “yolsuzluk” soruþturmasý olmadýðý kanaati içte ve dýþta çok güçlüdür. Neredeyse tüm gözlemciler bu konuda hemfikir.

Oysa, adaleti teslim ettiðimiz savcý ve hakimler her þeyden önce “adli süreç”lerin þaibelerden uzak ve tarafsýz bir þekilde yürütülmesine yönelik toplumsal güveni tesis etme zorundadýrlar. Zira soruþturmalar onlarýn kiþisel ayrýcalýklarý deðil, toplumsal bir yükümlülüktür. Bu yükümlülük ihlal edildiðinde, hem demokratik siyaset ve bunun kurumlarý aðýr yaralar alýr, hem de yargýnýn her þeyi olan toplumsal güven zedelenir. Böyle bir durumda ilgili savcýlarýn “hakimlik ve savcýlýk mesleðine yakýþmayacak tutum ve davranýþlar” içinde bulunduðu þüphesi ortaya çýkar.

Ancak ihlal edilen kanun ve anayasa hükümlerine, bu hükümleri arkadan dolanma gayretlerine ve kayýt dýþýlýk göstergelerine baktýðýmýzda, iþ daha da vahim hale gelir ve “görevi nedeniyle veya görevi sýrasýnda iþlenmiþ suç” tartýþmalarýna yol açar. HSYK’nýn bu konuda hareketsiz kalmasý düþünülemez. Bir bütün olarak yargý zan altýnda býrakýlmamalýdýr.

Evet, demokratik siyasetin rüþvet ve yolsuzluk þaibesinden arýndýrýlmasý bir zorunluluktur. Siyaset þu veya bu gerekçeyle bu konuda sessiz kalmamalý, daha önce Cemal Kaya örneðinde yaptýðý gibi, toplumsal vicdaný tatmin edecek surette adýmlar atmalýdýr.

Ancak yargýsal süreçleri þaibe altýna sokan, çok daha kötüsü, hukuku ve yargýyý demokrasi karþýtý operasyonlarýn manivelasý olarak kullanan/kulanma potansiyeli bulunan yapýlarýn yargýdan ve diðer bürokratik mekanizmalardan temizlenmesi, Türkiye toplumunun var olma mücadelesiyle ilgilidir.

Demokratik bir anayasal düzenin inþasý dýþýnda, bu mücadelenin baþarý þansý yoktur, bunu da not edelim.