Lafý hiç dolandýrmadan söyleyelim: CHP’yi dizayn eden güç, MHP’yi de dizayn etmeye çalýþýyor.
MHP’ye kayyum, bu “çalýþma”nýn bir ürünüdür.
Eski mutlu günlerde (Meclis içi ve Meclis dýþý) bütün muhalefet partilerini ayný “hedef” doðrultusunda örgütleyebiliyorlardý.
Hedef, Erdoðan’dý.
MHP’sinden CHP’sine, HDP’sinden Büyük Birlik Parti’sine, ÖDP’sinden Saadet’ine, bütün partiler bu hedefe kilitlenmiþti. Artýk kasetle, artýk güzellikle, artýk “tarla sürme” yoluyla, bu hedefe kilitlenmeleri saðlanmýþtý
Baþarýlý olamadýlar.
Bir deneme de Ekmelettin Ýhsanoðlu’yla yaptýlar.
Bu “çalýþma” da baþarýsýzlýkla sonuçlandý.
Derken, 7 Haziran seçimi geldi çattý.
Bu kez, “Türkiye Partisi” dolduruþuyla HDP’yi ve bu partinin baðlamacý Eþ Baþkaný Selahattin Demirtaþ’ý devreye soktular.
Baþarýlý da oldular.
Çalýþmanýn ilk ayaðýný, “AK Parti’ye kaybettirmek” oluþturuyordu. Bu “kýsmen” gerçekleþti. “Güvenoyu” problemiyle karþýlaþacak AK Parti, ya CHP’yle koalisyon hükümeti kuracaktý, ya da kendisi dýþýndaki üç partinin hükümeti kurmasýna (istemese de) meydan verecekti.
Hesap, seçim kampanyasý döneminde çok iyi anlaþan üç partiyi koalisyona itmekti. Ýki büyük partinin (yani AK Parti’yle CHP’nin) koalisyonu ise, baþka bir seçenek bulunamadýðý için “kötünün iyisi” olarak devrede tutuluyordu.
MHP lideri Devlet Bahçeli, 7 Haziran akþamý, sandýklar açýldýktan sonra, “Bu tablodan hükümet çýkmaz, çýksa çýksa erken seçim çýkar” diyerek bütün kurguyu bozdu...
Bahçeli, AK Parti’yi dýþarýda býrakacak bir hükümet formülüne karþý olduklarýný, HDP’nin yer alacaðý bir hükümete de (ne içeriden, ne dýþarýdan) “hiçbir þekilde destek vermeyeceklerini” söylüyordu.
Devlet Bahçeli’nin basiretli çýkýþý, “Devri sabýk yaratýlacak, Erdoðan ve onu destekleyen istisnasýz herkes Silivri Cezaevi’ne týkýlacak” diyenlerin hevesini kursaðýnda býraktý.
En çok üzülen kesim, paralelcilerdi...
Olasý bir CHP-HDP-MHP hükümetinde, kendilerine yönelik operasyonlarýn durdurulacaðýný, tasfiye edilmiþ müntesiplerin görevlerine iade edileceðini düþünüyorlardý.
Paralelcilerin kurtulmasý böyle bir hükümetin kurulmasýna baðlýydý.
Fethullah Gülen’in “zafer”le Türkiye’ye dönmesi de buna baðlýydý...
Böylece kapanmýþ olan 17-25 Aralýk dosyasý yeniden açýlacak, Selam-Tevhit kumpasýnda derine inilecek ve seri tutuklamalar baþlayacaktý... Savunmasýz kalan “hedef”i (yani Erdoðan’ý) ele geçirmek, “böylece” kolay hale gelecekti.
Bu gerçekleþmeyince, ikinci seçenek devreye sokuldu.
Madem AK Parti’siz hükümet kurulamýyordu, o zaman AK Parti-CHP koalisyonu denenebilirdi.
Bu formül hem beyaz Türklerden, hem liberallerden, hem de paralelcilerden dersek gördü. Batý dünyasýndan da sayýsýz müttefik buldu.
Hesap, hem AK Parti’yi içeriden (koalisyon ortaðý CHP eliyle) kontrol etmek, hem de “yasalarýn verdiði yetkiyi kullanýrým” diyen Cumhurbaþkaný Erdoðan’ý Beþtepe’ye hapsedip yalnýzlaþtýrmaktý.
Bu “çalýþma” da Erdoðan engeline takýldý.
Böylece, ülkeye zaman ve enerji kaybettirecek koalisyonlar dönemi baþlamadan sona ermiþ oldu.
Þer cephesinin hevesini kursaðýnda býrakan kritik müdahalelerin baþlatýcýsý Bahçeli’yse, tamamlayýcýsý ve yürürlüðe koyucusu da Erdoðan’dýr.
Erdoðan’ý indirmeye güç yetiremeyenler, kaos senaryolarýnýn önünde engel olarak duran ve sistemin iþletilmesini saðlayan Bahçeli’ye yöneldiler. Onu, muhtemeldir ki, “daha kolay hedef” olarak görüyorlar
Burada amaç sadece Bahçeli’yi indirmek ve paralelcilerden icazet almýþ birini MHP’nin baþýna geçirmek deðil.
Hem Bahçeli’yi indirmek (cezalandýrmak), hem de MHP’yi kontrolde tutarak “yeni anayasa çalýþmalarýna” engel olmak
Dolayýsýyla, kayyum sadece MHP’ye deðil, ayný zamanda TBMM’ye atanmýþtýr.