Fenerbahçe, kupaya þaþý bakarak maçlarýný oynamaya devam ediyor. Aziz Yýldýrým’ýn, “Bu maçlarý oynuyor, hiç para kazanmýyor, üstelik para kaybediyoruz” sözünden yola çýkarsak; yabancý futbolcu sayýsýna da bakýnca; maç baþý verilen paralarla, Baþkan’a hak vermemek mümkün deðil.
Gelelim maça... Mersin, Oktay ile maç baþýnda kaçýrmýþ olduðu kafa golüyle, umutlarýný daha baþta terk etmiþ oldu. Böylesine kolay pozisyonu gole çeviremezsen; rakibin de büyük takýmsa, seni cezalandýrýr.
Kaleci Volkan iyi oynuyor. Hava hakimiyeti de güzel... Fakat risklere girme merakýndan, üstüne üstlük laubali hareketlerin sahibi olmaktan bir türlü vazgeçmiyor. Ben dünyada hiçbir kalecinin topuk pasýyla arkadaþýna top aktardýðýný görmedim. Bir de üstelik beceremiyor, rakibe gol pasý veriyorsa!..
Fenerbahçe ilk yarý oyunu domine etti. Diego’nun klas golü, jenerik nitelikteydi. Hemen ardýndan gelen Sow’un kafa golü ise, Fenerbahçe adýna maçý skor adýna rahatlattý gözüktü.
Fenerbahçe maçý 2-0 ile bitirecek diye beklerken; Welliton’un golü geldi. Bu golden sonra maç Fenerbahçe adýna sýkýntýlara girdi. Fenerbahçe’de beðendiklerim; laubali ve riskli hareketlerine raðmen kaleci Volkan, savunmada Bekir ile Diego ve Sow oldu.
Ýsmail Kartal, Meireles ile Kuyt’ý oyuna dahil edip, Diego ile Sow’u çýkartýp “Oyunu kontrol altýna alarak skoru garantileyeyim” görüntüsü vererek; bana göre yanlýþ yaptý. Sow bu kadar istekli ve arzuluyken; Diego da hem topa hakimiyeti, dikine oynamasý ve takýmý yönetiyor gibi görünmesine raðmen, neden çýkarýldý; anlamýyorum.
Kýsacasý Fenerbahçe, Mersin karþýsýnda 2-0’ý yakaladýktan sonra Ýsmail Kartal’ýn ilginç deðiþiklikleriyle, savunma aðýrlýklý futbolcularý oyuna katmasýyla maçý zora soktu. Ama her þeye raðmen, hiç de bu kupaya itibar etmeyen Fenerbahçe, kazana kazana yoluna devam ediyor.