Barış Manço, Fransa'da bir TV kanalında canlı yayın konuğudur. Küstah bir spiker aklınca onunla dalga geçmeye çalışır. Sürekli, "İşte Türk, yani barbar, vahşi vs..." der.
Barış Manço dayanamaz, spikere "Yanınızda kâğıt para var mı?" diye sorar. Soruya şaşıran spiker, "Evet var, n'olacak?" der. Israr karşısında spiker cebindeki kâğıt paraları çıkarır.
Barış Manço spikere "Bu paranızda fotoğrafı olan kişi kimdir? "diye sorar. Spiker "General filanca." Cevabını verir. Barış Manço diğer paralarda fotoğrafları olan kişileri de sorar, spikerin verdiği cevaplar hep benzerdir: "General, Amiral, Komutan..."
Spikerin "Falanca General, falanca Amiral, falanca Komutan..." cevaplarından sonra bu sefer de Barış Manço cebinden Türk paralarını çıkarıp şunları söyler: "Bu parada fotoğrafı olan kişi Mehmet Akif Ersoy, şairdir. Bu fotoğraftaki kişi Mevlâna, düşünürdür. Bu parada fotoğrafı olan kişi Fatih Sultan Mehmet, adaletin sembolüdür. Bizim paralarımız bunlar. Biz Türkler ince ruhlu, kibar, medeni insanlar olduğumuz için paralarımızın arkasına şairlerimizin, düşünürlerimizin, bilim adamlarımızın fotoğraflarını bastık. Siz Fransızlar barbar, vahşi olduğunuz için paralarınızın arkasına hep savaş adamlarının fotoğraflarını basmışsınız!"
Barış Manço'nun bu muhteşem cevabından sonra televizyon yöneticileri canlı yayını keserler ve spikeri yayından alırlar, yerine başka bir spiker gelir ve yeni spiker Barış Manço'dan ve Türklerden özür diler.
Bugünlerde maalesef Barış Manço'nun yaptığının tam tersini yapıyoruz.
Yurtdışına pazarladığımız ve ülkemizde de çokça izlenen dizilerde ve filmlerde hep savaş sahneleri ve kafa kesme sahneleri var. Tek kişilik kafa kesme sahneleri yetmemiş olacak ki bir dizide dizinin kahramanı aynı anda iki kişinin kellesini dahi uçuruveriyor.
Yurtdışında dizilerimizi seyreden ya da bir hafta boyunca ülkemizde misafir olup TV seyreden bir turist sanır ki bizim tarihimiz hep savaşlarla, kelle almalarla geçmiş. Tarihî serüvenimiz kanla ve kılıçla bezenmiş.
Bugün yabancı ülkelerde "Barbar Türk" söylemini dillerine pelesenk etmiş, Barış Manço örneğinde geçen spikere benzeyen insanların eline koz vermiş olmuyor muyuz dizilerin bu sahneleriyle? Karşı tarafı haklı çıkarmak için elimizden geleni yapıyoruz.
Oysa bizim tarihimize, medeniyetimize, kültürümüze baktığımızda ilim adamı ve sanatçıların sayısı sultan sayısından kat be kat fazladır. Hal böyleyken niye ısrarla kanın gövdeyi götürdüğü savaş sahnelerinde ısrar ediyoruz.
Cezeri'nin makineleri fantastik bir film çekmek için yeterince ilginç değil mi?
Mimar Sinan'ın eserlerindeki sırlar, gizemli bir film çekmek için yeterli değil mi?
Fuzuli'nin şiirleri satır aralarına bilmeceler yerleştirilecek kadar güzel değil mi?
Şeker Ahmet Paşa'nın tablolarındaki semboller bilmecelerle dolu değil mi?
Bilenleriniz ve seyredenleriniz bilir: Tom Hanks'in Sembol Bilimci Robert Lengdon karakterini oynadığı filmler var. Ön planda gizem, macera aksiyon var ama arka planda hep Dante'nin şiirleri, Leonardo Da Vinci'nin eserleri, Vatikan'ın dini sırları gizli. Bu filmleri seyrederken adeta Batı dünyasının eserleri karşısında hayran kalıyorsunuz.
Ve bu filmlerde kafa kesme veya vahşice adam öldürme sahneleri de yok. Tam tersine zihni zorlayan sırlar, akıl oyunları ve Batı'nın insanlığı "kurtarışına" dair mesajlar var!
Bizim sanat ve kültür dünyamız Batı'dan daha mı geride!
Ali Kuşçu hakkında veya onun bilgileri ışığı altında ne muhteşem filmler çekilir!
Dünyaca ünlü matematikçimiz Cahit Arf ile ilgili matematiğin sırlarıyla dolu bir film çekilemez mi?
Matematikçi John Nash'in hayatını anlatan Akıl Oyunları filmi benzeri bir filmimizin olmamasına sebep hiçbir eksiğimiz yok!
Elimizde çok fazla malzeme var. Ama nedense kafa kesme sahnelerine gösterdiğimiz ihtimamı bilim adamlarımız ve sanatçılarımızın eserlerine göstermiyoruz.
Bütün yapımcılardan ricamız şudur: Lütfen gözlerinizi kafa kesme sahnelerinden kaldırıp engin bilim ve kültür dünyamıza çevirin!...