Kemal Bey Çin’e mi gitseydi yoksa...


CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Washington’dan mutlu dönmüşe benziyor. Kendisini izleyen gazetecilerin verdiği izlenim bu. “Hüsn-ü kabul gördü” diyorlar. ‘Görüştüğü Amerikalıları etkilediği’ iddiasını dile getiren de çıktı. Tebrik ediyorum.


Geziyle ilgili olumlu konuştuğumu duyan bir dost, “Keşke Amerika yerine Çin’e gitseydi” dedi. Anlamaz gözlerle baktığımı görünce, “Amerikalılara göre dünyada yükselen yıldız Çin, yaldızı dökülen ABD” açıklamasını yaptı... Meğer ABD’nin itibarlı kamuoyu araştırma şirketi, PEW, Kılıçdaroğlu Washington’da iken, ‘Amerika’nın dünyadaki yeri 2013’ başlıklı raporunu açıklamış...


Rapora göre, Amerikan halkının sadece yüzde 30’u “Dünyanın ekonomik lideri kim?” sorusuna 2008’de “Çin” cevabını verirken, 2013’te bu oran yüzde 48’e yükselmiş; 2008’de yüzde 41 “ABD” demişken, 2013’te bunu diyenlerin oranı yüzde 31’e düşmüş... ‘Askeri lider’ ise açık ara ABD hâlâ...


Askeri lider, ama itibarı yok... Cumhuriyetçi Parti sempatizanlarının yüzde 80’i, bağımsızların yüzde 74’ü, Obama’nın partisini destekleyenlerin yüzde 56’sı, “ABD artık uluslararası arenada sevilmiyor, itibar görmüyor” demekteymiş...


Öyle. Raporun başlığı bile göz açıcı: ‘Halk ABD gücünün azaldığı kanaatinde, başka ülkelerin içişlerine karışılmasını da istemiyor’...


Kılıçdaroğlu Washington’a Amerikalılara ‘Gelin, bizim içişlerimize karışın’ demeye gitmedi herhalde” diye itiraz ettim. 


“Herhalde” cevabını verdi dostum, ama tereddütlü... Telefonu kapattıktan kısa süre sonra da bir dizi gazete haberi ve ansiklopedik bilgi yollamayı ihmal etmedi.


Salondergisi Obama döneminde bile ABD’nin içişlerine karışarak mahvettiği beş ülkeyle ilgili genişçe bir araştırma yayınlamış şu yakınlarda. Beş ülke şunlar: Yemen... Somali... Honduras... Meksika... Pakistan...


Meksikaiyi bir örnek. ABD ülkede yaygınlaşan ve kendi halkını da tehdit eden uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele için özel bir program (Merida) başlatmış Meksika’yla ve bayağı yüklü bir para askeri harcamalar ve Emniyet örgütü için ayrılmış... Sonuç: Ülkeye giren uyuşturucu miktarında azalma değil artma yaşanmış; buna karşılık dolar yardımı akan ordu ve polis Meksika halkına daha fazla zulmetmeye başlamış...


Oysa ABD’nin etkili olduğu dönemlerde çok az parayla ülkelerin politikaları, hatta seçimleri etkilenebiliyordu...


New York Times’tan gönderdiği 1997 yılına ait John M. Broder imzalı yazıda ABD’nin başka ülkelerde seçimleri etkileme amaçlı faaliyetlerde bulunduğu iddiasına muhatap National Endowment for Democracy (NED) adlı kurumun neler yaptığı anlatılıyor... Okuyalım:


“Vakıf (NED) Fransa, Paraguay, Filipinler ve Panama’da sendikalara para aktardı. 1980’lerin ortasında, Solidarity hareketini ayakta tutmak için Polonyalı mültecilere 5 milyon dolar sağladı. Portekiz, Kosta Rika, Bolivya ve Kuzey İrlanda’daki ılımlı partilere de yardım etti. Çekoslovakya’da Vaclav Havel’in cumhurbaşkanı seçildiği seçim sırasında onu destekleyen partilere 400 bin dolar aktardı. 1990’da Nikaragua’daki seçimlerde gözbebeği saydığı aday Violeta Barrios de Chamorro’nun şansı artsın diye 3 milyon dolardan fazla ‘teknik’ yardımla katkıda bulundu.”


Vay, vay, vay...


Suriye’de bile... Hatta bugünlerde de...


Radwan Ziadehadlı birinin başında bulunduğu bir merkez aracılığıyla Suriye’deki gelişmeleri etkilemeye çalışıyormuş NED... Dolayısıyla da ABD... Ziadeh zaten Washington’da faal bir merkezin de başkanıymış... ‘1 Mart tezkeresi’ sırasında adını sıkça işittiğimiz İsrail ile ilişkili New American Century adlı kurumun izinde faaliyet gösteren iki yeni düşünce kuruluşu da Ziadeh’ye arka çıkıyormuş...


Daha, daha? Ziadeh aynı zamanda Fikra Forum (Düşünce Forumu) adlı bir platformu da yönetiyormuş; Forum İsrail’in ABD başkentindeki en etkili yan örgütü sayılan WINEP ile gizlice irtibatlıymış...


Ansiklopedi bilgilerine göre, NED, Mısır’da da Mursi-sonrasını düzenlemede faalmiş...


Kemal Bey’in Washington ziyaretinin ülkemiz seçimlerine etkisi olacak mı bakalım?