Kemalettin Tuðcu’yu okumak

Babam o kýþ gerçekten þiddetli hastalanmýþtý. Soðuk algýnlýðý olur da bu kadar mý olur? Adamcaðýz yattýðý yerden kalkamamýþtý bir zaman. Ýþte o günlerde beni yanýna çaðýrdý ve kale komutanlýðýný genç subaya devreden eski komutan gibi konuþtu. “Oðlum ben yattým kaldým. Sen þimdi annenin söylediklerini çarþýdan alýp getireceksin. Kasaba uðra selamýmý söyle. Manav zaten hemen kasabýn yanýndadýr. Kolayca halledersin sen. Aslan oðlum” dedi.

Kasabýn hemen yanýnda manav olsa ne olur ki oraya kadar ben nasýl gideceðim mesele o. Ama annem sað olsun beni çok motive etti. “Çarþýya gitmek matematik çalýþmaktan daha kolaydýr emin ol. Arabalara dikkat et. Kenardan git. Yabancýlarla konuþma tamamdýr.”dedi.

Yaþým dokuz idi. Babam hasta annem ise yolumu gözler idi. 

Çarþýya doðru yola düþmeden evvel aklýma bir þey geldi. “Gelirken kitapçýya uðrayýp bir de kitap alýrým kendime.” dedim.

“Tamam” dediler...

Yola düþtüm. Ormanda tek baþýna yol alan küçük kýzlar kadar korkmadýysam da epeyce tedirgin oldum. Sanki babamýn hasta yatýþý, annemin yolumu gözlemesi omuzlarýma daha aðýr bir yük koymuþtu. Her araba üzerime üzerime geliyor gibiydi. Pür dikkat yol aldým. Sonunda kasaba vardým. Hemen yanýnda manav var idi. Babam doðru adres tarifi yapmýþtý. Alýnacaklar listesinde ne varsa hepsini aldým. Para üzerini güzelce saydým. Paranýn bir kýsmýný bir cebime diðer kýsmýný öteki cebime koydum. Gele gele kitapçýnýn önüne kadar geldim. Burasý hem gazete bayi hem kýrtasiye idi. Hangi kitabý alacaðýmý bilmiyordum sadece kendime kitap alacak olmam hoþuma gitti için istiyordum. Ýçeri girdim. Kýrtasiyeci göbekli, sýk siyah saçlý bir adamdý. Kasap bile ondan daha müþfik duruyordu. “Ne istiyorsun?” deyince sanki dükkan inledi. Sesimi çýkaramadan kitaplarý iþaret edebildim. Kýrtasiyeci benim gösterdiðim raftan bir kitabý aldý bana verdi. Parayý ödeyip kendimi zor attým dýþarýya. Portakallarýn arasýna koydum kitabý ve eve yollandým.

Babam ile annem benim çarþý seferimden çok memnun kalmýþlardý. Evin erkek çocuðu olarak uzak diyarlardan padiþahýn kýzýný kurtarmýþ keloðlan kadar havalýydým. O heyecanla babama kitabý gösterdim. Babam kitabý aldý ve “cýk” dedi “...bu olmaz” ben þaþýrdým babam neden olmayacaðýný izah etti. “Bu kitap çizgi romandýr. Bir kere alýþýrsan bir daha kurtulamazsýn. Kitaba alýþman iyi ama bu essah bir kitap deðil kitapmýþ gibi yapan bir kandýrmaca” dedi. Çizgi romana karþý bu kadar mesafeli olmasýna þaþýrdým. 

Ve babam telefona sarýlýp kýrtasiyeyi aradý. “Az evvel oðlumun aldýðý kitabý lütfen alýn ve yerine Kemalettin Tuðcu verin.”dedi. Babam kolayca halletti ama ben o adam azmaný kýrtasiyeye nasýl gidecektim. Kývrandým. Bir saate yakýn mýzmýzlandým. Sonunda razý oldum. Yola düþtüm. Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasýn der gibi zar zor adýmladým yollarý. Sonunda kýrtasiyeye geldim. Hayret o adam yoktu. Daha genç bir abi vardý. Durumu anlattým. Abi gülümsedi ve bana bir kitap uzattý. “Kemalettin Tuðcu okudun mu hiç?” dedi. “Cýk” dedim. “Al öyleyse seversin umarým” dedi. “Umarým” lafýný televizyonda duyardým da ilk defa kullanan birini gördüm. Hoþuma gitti “Ben de umarým” dedim... gülüþtük...

Meðer o gün babam benim edebiyat bahçeme ilk fidaný dikmiþ de haberim yokmuþ. “Umarým” diyerek aldýðým Kemalettin Tuðcu’dan hiç ummadýðým þeyler öðrendim. Kabul ediyorum çok acýklý hikayelerdi. Ama oradaki çocuklar sanki çocuk deðildi. Büyümüþ de küçülmüþ gibiydiler. Becerikli, sabýrlý, paranýn kýymetini bilen tutumlu, tatlý çocuklardý. Ben tabi bir taneyle yetinmedim. Sayýsýný hatýrlayamadýðým kadar çok        Kemalettin Tuðcu hikâyesi okudum. Hikâyelerin hepsini anneme anlattým. Annem bulaþýk yýkarken, patates soyarken dinledi beni. Sonra ben arkadaþlarýma anlattým. Onlar da çok sevdiler. Hatta her biri kitaptaki çocuklardan kendine birer takma isim buldular. Kemalettin Tuðcu okuyanlar ile aramýzda þifre gibiydi. O isimler, o kahramanlar...

Yýllar geçti ben baþka romanlar baþka hikâyeler okudum. Ama babamýn hasta yataðýndan doðrulup çizgi romana hayýr demesini ve beni Kemalettin Tuðcu ile tanýþtýrmasýný hâlâ hatýrlarým. 

Aradan geçen bunca zaman sonunda ben de kendi kýzýma Kemalttin Tuðcu verdim. Babamdan kalan mirasý paylaþýr gibi kývanç doluydum. Kýzým kitabý alýp odasýna çekildi bir saat sonra göz yaþý içinde kitabý geri getirdi. “Ben buna dayanamýyorum çok acýklý.” dedi. Ben itiraz edecek oldum. “Kýzým zaten tadý acýklý olmasýnda” dedim. Ama kýzým benim kadar hoþlanmamýþtý belli ki...Nesil farký herhalde...

Ama ben takým halinde aldýðým Kemalettin Tuðcu’larý arada bir rastgele açýp okuyorum. Becerikli, sabýrlý, tutumlu çocuklara, onlarýn çilekeþ annelerine, hatýrlý hürmetli öðretmenlere, hakkaniyetli yaþlý amcalara selam gönderiyorum. Ve rahmet diliyorum Kemalettin Tuðcu’ya...