Kemalist ve ulusalcý bilinen arkadaþlar, “Yeni darbeyi ulusalcýlar yapacak” iddiasýna çok bozuluyor.
Özetle, “Artýk kýllandýk, darbelerin çözüm olmadýðýný öðrendik, bizden geçti” filan diyorlar.
Motamot böyle demiyorlar da, “demeye getiriyorlar...”
Bunun inandýrýcý bir cevap olmadýðýný bilenler ya da yeterli garantiyi saðlamadýðýný düþünenler de, darbe yapacak güce sahip olmadýklarýný söylüyorlar.
Ýsteseler de darbe yapamazlarmýþ. Çünkü Ergenekon ve Balyoz soruþturmalarýyla hem güç, hem de mevzi kaybetmiþler.
Demek ki mevzi kaybetmeseydiler, verdikleri garantinin bir karþýlýðý olmayacaktý.
Böyle mi anlamalýyýz?
Peki, gerekli güce ulaþtýktan ve “mevzi tahkimatý” yaptýktan sonra darbeye kalkýþýrlar mý?
Bunun cevabýný ben vermeyeyim...
Herhangi bir haber kanalýný açýn, FETÖ konulu açýk oturumlardan birini izleyin, özellikle de konuklardan “Kemalist” bilinenine kulak kesilin... Herhangi bir Kemalist olabilir, farketmez... Bir Ergenekon ve Balyoz maðduru olarak FETÖ’den çok çektiðini, hain 15 Temmuz giriþimini kýnadýðýný, Fetullah Gülen’in bir “CIA ajaný” olduðunu söyleyecektir.
Peþinden, FETÖ’cülerden ve CHP’lilerden duymaya alýþýk olduðumuz itiraz cümlelerini sýralayýp saldýrýya geçecektir.
Son zamanlarda, haber kanallarýnda ismi “Ahmet” olan emekli bir paþaya rast geliyorum. Tartýþma programlarýnýn “kadrolu Kemalist’i...”
Öyle ateþli, öyle celadetli, öyle öfkeli bir arkadaþ ki...
Konuþurken aðzýndan köpükler saçýyor.
Makul baþlýyor, makul þeyler söylüyor, Fetullah Gülen’in hainliðinden girip CIA taþeronluðundan çýkýyor ama söz Cumhurbaþkaný Erdoðan’a gelince birden halet deðiþtiriyor, Kemalist cenahýn tükettiði ne kadar anakronik malzeme varsa (“din devletine gidiyoruz”, “eyvah irtica geliyor”, “her yaný baþörtülü kapladý”), hepsini boca ediyor...
Öyle ateþli ki, gerekli güce ulaþsa ve “mevzi tahkimatý” yapsa, hemen darbeye kalkýþacakmýþ gibi...
Anlýyorsunuz ki, ne kadar “akýllandýk” deseler de, her zaman aç bir taraflarý var ve darbeye aþerdiklerini gizleyemiyorlar.
En acýklýsý da þu:
FETÖ darbesini yargýlarken acayip “millî”(daha doðrusu ulusalcý) görüntü veriyorlar, millî ve yerli olmamayý neredeyse “en büyük eksiklik” sayýyorlar ama “kendi darbelerine” ayný gözle bakmýyorlar.
Ýlk ulusalcý darbemiz 27 Mayýs’tý.
Haklarýný teslim edelim... Toplu katliam yapmadýlar, Meclis’i bombalamadýlar, tanklarýný halkýn üzerine sürmediler ama Baþbakan astýlar.
Bol bol da bayrak gösterdiler...
Bayraklarla süslü tanklarýný bulvarlarda gezdirdiler, embedded gazetecilerine “devrim” çýðlýklarý attýrdýlar ama “NATO’ya ve CENTO’ya baðlýlýklarýný” bildirmeyi de ihmal etmediler.
Dolayýsýyla, 27 Mayýs, “millî” kýlýfý giydirilmiþ bir NATO darbesidir, en az FETÖ’nünkü kadar alçak bir giriþimdir. (Bunu darbeci Sami Küçük anýlarýnda anlatýyor. “NATO görevim bitip Türkiye’ye indiðim gün darbe çalýþmalarýna baþladýk” diyor.)
12 Martda bir NATO darbesidir.
Darbeciler, sivil iradeyi bertaraf ettikten sonra CHP’den ödünç aldýklarý Nihat Erim’e bir teknokratlar hükümeti kurdurdular. Hükümetin ilk icraatý, Amerika’nýn talebi doðrultusunda, haþhaþ ekimini yasaklamak ve “U-2 casusluk uçuþlarýna” izin vermek oldu.
12 Eylül’le 28 Þubat’ýn nerelerde kotarýldýðýný bilmeyene kýz bile vermiyorlar.
Ýkisi de Amerika-NATO darbesidir.
Ýlki JUSMATT’ta, ikincisi ABD Dýþiþleri Bakanlýðý’nda kotarýlmýþtýr.
Kemalist bir darbe olursa (“Kemalist” kýlýðýna girmiþ FETÖ’cülerin deðil, orijinal Kemalistlerin yapacaðý darbeden söz ediyorum), hiç þüphesiz, bu da bir “Amerika-NATO darbesi” olacaktýr.
Peki, bu darbe ne zaman gündeme gelir?
Çok basit:
Kemalistler, (Ýlhan Selçuk’un ifadesiyle)“Güzel Amerika”yý keþfettiðinde, “Güzel Amerika” da bunlarýn “kullanýma hazýr hale geldiðine” inandýðýnda...