Türkiye’nin kaderi, yâhut kadere inanmýyorsanýz huyu böyle anlaþýlan:
Devletimiz ilâmâþallah hep Kemalist ama nedense her sekiz on yýlda bir oturup Kemalizm’in ne olduðu konusunu “irdeliyoruz”...
Demin açýp bakdým; benim de her sekizer onar yýlda bir oturup yazdýðým bir “Kemalizmnedir?” veyâ “ne deðildir?” metnim mevcud.
Þu sýralar yine sýrasý geldi anlaþýlan, otomatiðe baðlayýp bir kere daha anlatývereyim bâri
Sevâbýna:
Bir kere Kemalizm, genellikle zannedilenin aksine; “Cumhûriyetçilik, Ýnkýlâbcýlýk,Halkçýlýk, Devletçilik, Laiklik ve Milliyetçilik” deðildir!
Bunlar meselenin biçimsel yanýdýr.
Kemalizm’in “conditii sine qua non”u yâni olmazsa olmaz þartlarý ikidir:
- Hâkimiyet-i milliye
- Ýstiklâl-i tâm
Birincisi her türlü politik, ekonomik ve sosyal kararda en yüce ve sonuncu mercî olarak, gizli oy/açýk tasnif yöntemiyle çalýþan tek bir millî meclis prensibini öngörür ki bizdeki karþýlýðý TBMM’dir!
Ýkinci þart ise birincinin dýþa karþý siperidir.
TBMM tek ve ortaksýz hükümranlýk haklarýný, gönül rýzâsýyla ve kýsmen dahî olsa bir baþka güce devredemez.
Ýfâdesini CHP’nin “Altý Ok”u’nda bulan prensipler ise yol gösterici nitelik taþýrlar.
Meselâ Laiklik Ýlkesi zâten vazgeçil(e)mez Hâkimiyet-i Milliye Ýlkesi’nin zýmnýnda mündemiçdir, içinde saklýdýr. Yâni Türkiye’de laikliðin alternatifi Þeriat Düzeni olduðuna göre bu ilkeden yüz çevirdiniz mi Hâkimiyet-i Milliye Ýlkesi de kendiliðinden hapý yutar.
Ayrýca bu altý ilkeden, Devletçilik yâhut Cumhûriyetçilik gibi “vazgeçilebilir” olanlarý da vardýr.
Örnek:
Bugün TBMM’nin mutlak çoðunluðu, en yüce mercî yine TBMM kalmak üzere, Cumhurbaþkanlýðý müessesesini kaldýrýp yerine yine Osmanlý Hânedâný’ndan birinin geçmesine karar verse ve bu karar uygulamaya konulsa bundan Kemalizm’in özüne hiçbir zarar gelmez.
Ama yine ayný çoðunluk “Hazýr elimiz deðmiþken TBMM’nin yanýna bir de ÂyanMeclisi koyalým.” dese o vakit Kemalizm’in baðrýna bir hançer saplanmýþ olur. En azýndan TBMM egemenlik hakkýný baþkasýyla paylaþdýðý için!
Tabii bu söylediðim, eðer Kemalizm hayatda olsaydý bir mânâ ifâde ederdi. Çokdan vefât etmiþ bulunduðuna nazaran akademik baðlamda bir tartýþmanýn ötesinde anlamý yokdur.
Nasýl öldürüldüðüne ve olayýn fâillerine gelince:
Sovyet Diktatörü Stalin 6 Þubat 1943’de Ýngiltere Baþbakaný Churchill’e þunlarý yazmýþdýr:
“Türkiye’nin enternasyonal konumu epeyi müþkil kalmaya devâm ediyor. Türkiye bir yandan SSCB ile bir ‘Dostluk ve Tarafsýzlýk Paktý’ ve Büyük Britanya ile bir ‘Tecâvüzlere Karþý Dayanýþma Andlaþmasý’ ile baðlý, öte yandan ise Almanya ile bir ‘Dostluk Andlaþmasý’ ile, ki bu andlaþmayý Rayh’ýn SSCB’ye saldýrmasýndan dört gün önce (18 Hazîran 1941, Y.A.) imzâlamýþdýr. Türkiye’nin, SSCB ve Büyük Britanya’ya karþý yükümlerini Almanya’ya karþý yükümleriyle nasýl baðdaþtýracaðýný artýk bilemiyorum.”
Ýþte bunun içindir ki 26 Þubat 1944 târihli “Times”da þu satýrlarý okuyoruz:
“Türk devlet adamlarý, Avrupa’yý Nazizm’den temizlemekde aktif bir rol almayan bir Türkiye’nin yeryüzünde çok ufak, hattâ Yugoslavya’nýnkinden bile ufak bir yeri olacaðýný biliyorlar.”
Atatürk’üm muâkýbi Ýnönü ise Ýstiklâl-i Tâm Ýlkesi’ne, tâbir câiz ise daha Ulu Önder’in cesedi bile soðumadan ihânet eden þahýsdýr.
Ýnönü tarafýndan, iþbaþýna gelir gelmez, Atatürk’ün bütün yakýnlarý gibi derhâl fýrlatýlýp atýlan Dýþiþleri Bakaný Tevfik Rüþdü Aras ise þunlarý kaydetmiþdir:
“Benim görev sürem boyunca, yâni Yüce Önder’i kaybetdiðimiz güne kadar, Atatürk sâdece büyük devletlerle deðil bütün devletlerle ittifaklara karþý olmuþdur. (./.) Ýttifaklar imzâlamayý aslâ aklýmýzdan geçirmedik.”
Bu bakýmdan Kemalizm bu ülkede 12 Mayýs 1939’da can çekiþmeye baþlamýþdýr!
1951 Eylülü’nde NATO’ya katýlmakla Kemalizm’e ihânet etmiþ filan deðildir. NATO’ya girdiðinde o ihânet vukû bulalý oniki sene olmuþdu.
Kemalizm’in “cenâze ruhsatý” ise 1961 Anayasasý’dýr, çünki Kemalist ideolojiye göre tek ve ortaksýz egemen olan Yüce Meclis’in yanýna, esâsen bir monarþi kalýntýsý olan, ikinci meclis’i (Senato) getirmiþdir.
Kemalizm memalizm diye ne kendimizi aldatalým ne de birbirimizi!!!
10 Kasýmlarda timsah gözyaþlarý dökmekden de vazgeçelim!