Mustafa Kemal’in ýrkçý olmadýðýný düþünebilirsiniz. Nasýl olacak bilmiyorum ama Mustafa Kemal’in diktatör olmadýðýný da düþünebilirsiniz. Fark etmez. Her halukârda Mustafa Kemal’in putlaþtýrýldýðýný kabul etmelisiniz. Þehir merkezlerine heykellerini dikmek, kamu binalarýnýn giriþlerine büstlerini koymak ve bunlarýn önünde saygý duruþunda bulunmak, her þehrin en önemli caddesine ismini vermek, resmi dairelerin bütün odalarýna ve okul sýnýflarýna resimlerini asmak, pazartesi sabahlarý okullarda çocuklarý “Ey Büyük Atatürk!” diye baðýrtmak “Anýtkabir”de ayin türü ritüeller uygulamak, bütün siyasi partileri kanun marifetiyle “Atatürkçü” olmaya zorlamak vs, vs, vs, Mustafa Kemal’i putlaþtýrmaktýr ve baþka da bir þey deðildir.
Ýsteyen putlaþtýrýr, tapar... Ama bunu bütün millete dayatamaz! Putlaþtýrmayanlarý, tapmayanlarý “Nasýl olur da bizim inandýðýmýz gibi inanmazsýnýz” diye suçlamaya, yargýlamaya kalkamaz!
Anayasa Mahkemesi eski Baþkaný Yekta Güngör Özden, daha ileri giderek, “Atatürkçü” olmayanlarýn insan bile olmadýðýný ileri sürmüþtü. Cumhuriyet eski Baþsavcýsý Vural Savaþ da “habis ur” gibi tabirler kullanmýþtý “Atatürkçü” olmayanlar için. Asabiyete bakar mýsýnýz?
***
Sudanlý mütefekkir Abdulvahhab el-Efendi’ye göre bunlar sert bir teokratik anlayýþýn tezahürleri. El-Efendi, 28 Þubat döneminde Ýstanbul’da verdiði bir beyanatta, Osmanlý devletinin “ýlýmlý bir teokrasi” olduðunu, Mustafa Kemal’i putlaþtýrarak ve ona izafe ettikleri deðerlere kutsiyet atfederek bir nevi din icat edenlerin ise “sert bir teokrasi” uyguladýklarýný ileri sürmüþtü.
Öyle ya; Osmanlý kimsenin inancýna karýþmazdý, “Kemalist/Atatürkçü” dogmatistler ise inançlarýna baðlýlýk bildirmeyen herkese savaþ açmýþ bulunuyorlar. Osmanlý’da gayrimüslimler namaz kýlmaya filan zorlanmazdý, Kemalizm’de ise herkes “Ata’nýn huzurunda saygý duruþu”na zorlanýyor, “Bu benim inancýma aykýrý” diyenler ‘lanetleniyor’.
Ýster dindar olun ister dinsiz, ister Batý aleyhtarý olun ister Batýcý, ister muhafazakâr olun ister liberal, ister enternasyonalist olun ister þovenist; ruhban sýnýfýný hoþ tutmak ve engizisyonun çarkýna kapýlmamak için “Ben Atatürkçüyüm” diyeceksiniz!
Hatta, dini/felsefi/ideolojik duruþunuzun meþru olduðunu ispat etmek için “Atatürk de dindardý”, “Atatürk de dinsizdi”, “Atatürk de Batý aleyhtarýydý”, “Atatürk de Batýcýydý”, “Atatürk de muhafazakârdý”, “Atatürk de liberaldi”, “Atatürk de enternasyonalistti”, “Atatürk de þovenistti” diyeceksiniz!
Ne olacaksanýz, “ebedi þef” de o olduðu için olacaksýnýz! “Ebedi þef”in olmadýðý bir þey olmayacaksýnýz! Söylediðiniz ve yaptýðýnýz her þeyi “ebedi þef”e dayandýracaksýnýz! “Ebedi þef”in ayný anda bütün dini/felsefi/ideolojik duruþlara birden referans teþkil etmesi ne kadar akýl almaz olursa olsun, aklýnýz bunu alacak! Þartlarýn mütemadiyen deðiþmesine raðmen “ebedi þef”in dönemindeki þartlara teslim olmayý da içinize sindireceksiniz! 10 Kasým 1938 günü saat 9’u 5 geçe zaman durmuþtur! “Kemalist/Atatürkçü” dogmatizmde içtihat kapýsý ebediyen kapalýdýr! Din deðil ama bu dogmatizm terakkiye kesinlikle manidir!
***
“Hep bilimin rehberliðinden dem vurmuyorlar mý? Bilimin rehberliði bu mantýksýzlýðýn neresinde” diye soracak olursanýz; vallahi bilmiyorum.