Ken Loach kurmaca film yapmayý býrakacakmýþ! “Hidden Agenda / Gizli Dosya”nýn, “Raining Stones / Yaðan Taþlar”ýn, “Land and Freedom / Ülke ve Özgürlük”ün, “Carla’s Song / Carla’nýn Þarkýsý”nýn yönetmeni belki artýk kurmaca yapmayacakmýþ!
Film endüstrisinin en önemli yayýn organlarýndan Screen Daily’de çýkan haber sinema dünyasýnda yankýlandý. 77 yaþýndaki Ýskoç usta, “Jimmy’s Hall”un (Jimmy’nin Salonu) çekimlerini sürdürürken 1990 yýlýndan bu yana birlikte çalýþtýðý yapýmcýsý Rebecca O’Brien, Andreas Wiseman’e verdiði röportajda bu filmin son kurmaca yapýtý olabileceðini basýna açýklayýverdi! “Jimmy’s Hall” Ken Loach’un 29. uzun metrajlý filmi. Televizyonda baþladýðý ve Altýn Palmiye’ye dek uzandýðý, her kuþaktan sinemaseverin gözdesi olduðu müthiþ kariyerinde Ken Loach hayranlarýný üzecek bir açýklama bu... Öte yandan bu yýl Berlin Film Festivali’nde prömiyerini yaptýðý “Spirit of ‘45 / ‘45 Ruhu” gibi belgeseller yapacaksa bence üzülmeye hiç gerek yok! O’Brien’ýn söylediðine göre Ken Loach’un aklýnda birkaç belgesel projesi var ve önündeki zorlu süreci atlattýktan sonra onlar üzerinde çalýþacak.
***
Zorlu süreç diyorum çünkü “Jimmy’s Hall” 1932 yýlýnda geçen bir dönem filmi. O’Brien “Devasa bir operasyon bu; Ken yönetmen koltuðunda oturup insanlara ne yapacaklarýný söylemiyor koþturup duruyor. Fiziksel ve zihinsel dayanýklýlýk gerektiriyor. Doðrusunu isterseniz bunun ardýndan baþka bir kurmaca yapacak olursak þaþarým”.
Hümanist sosyalist tavrýyla bütün ezilenlerin yanýnda yer aldýðý için Loach, genellikle toplumun en alttakilerinin öykülerini minimal bir dille anlatýr. Doðrudan siyasi meselelere deðinen filmlerinde de yalýn biçeminden vazgeçmez. 1967 yýlýnda ilk kez beyazperdeye yansýyan filmi “Poor Cow”dan beri böyledir sinemaya ve hayata karþý tavrý... Muhtemelen görkemli bir kapanýþ, bir final olarak görüyordur “Jimmy’s Hall”u... 2014 Cannes Film Festivali’nde prömiyerini yapacaðýna kesin gözüyle bakabiliriz. Kimbilir belki bir Altýn Palmiye daha kazanýr!
Filme adýný veren mekan, Ýrlandalý komünist lider James Gralton’ýn Effrinagh’ta 1921 yýlýnda açtýðý dans salonu. Yüzyýl baþýnda New York’a yerleþen ve Amerikan vatandaþý olan Gralton, arada iki kez Ýrlanda’ya dönüp baðýmsýzlýk mücadelesine devam etmiþ. En son 1932 yýlýnda yaþlanan ebeveynlerine bakmak için dönmüþ. Dans salonundaki ücretsiz etkinlikleri siyasi forum yapmak amacýyla kullanýnca Katolik Kilisesi’nin sert tepkisini çekmiþ. Silahlar da patlayýnca Ýrlandalý yetkililer Gralton’ý Amerikan vatandaþý olduðu gerekçesiyle sýnýr dýþý etmiþ...
Ken Loach evveliyatý da olan bu öykünün ne kadarýný filme aktarýyor bir yýl içinde görürüz! Senaryosunu yine Paul Laverty’nýn yazdýðý filmin sinopsisi aynen þöyle: “1921 yýlýnda Jimmy Gralton’ýn günahý, Ýrlanda’da bir taþra kavþaðýnda gençlerin öðrenmeye, tartýþmaya, hayal kurmaya ama öncelikle dans edip eðlenmeye gidebileceði bir dans salonu inþa ettirmesiydi. Jimmy’s Hall bu özgür düþünenlerin ruhunu yad ediyor.”
Ken Loach kendini “yüksek entelektüel”, “sanatçý” diye tanýmlayanlardan olmadýðý için sade bir hayat kurmak isterken iþ bulamayan, tutunamayan, büyük hatalar yapan karakterleri kahraman yaparak, onlara dürüst ve vicdanlý, onlarý bu hale düþüren sisteme ise eleþtirel yaklaþarak “büyüyen” bir sinemacý.
“Fatherland / Atayurdu” adlý filmi Ýstanbul Film Festivali’nde Altýn Lale için yarýþtýðýnda Türkiye’deki sinemaseverler dünya gözüyle görebilmiþti Ken Loach’u. Bir daha hiç fýrsat bulamadý gelmeye... Öyle alçakgönüllü, öyle insancýl, öyle idealist bir sinemacý ki ilk fýrsatta eksiksiz bir retrospektifle sinemaseverlerimizin karþýsýna çýkabilir umarým...