Kendi baþýnýn çaresine bakmak

Bir ülkede yaþanabilecek en büyük felaketlerden biri, çeþitli halk gruplarýnýn, farklý siyasi anlayýþlara sahip hareketlerin, yaþadýklarý ve yurttaþý olduklarý devletten umutlarýný kesip ‘kendi baþlarýnýn çaresine’ bakmaya zorlanmasýdýr.

Batý, Balkanlar’da, Doðu Avrupa ve Ortadoðu’da, ‘böl, parçala ve yönet’ siyaseti izledi ve birbiriyle yüzyýllardýr bir arada yaþayan halklarý kendi baþýnýn çaresine bakmaya zorladý.

Kendi baþýnýn çaresine bakmaya karar vermiþ veya buna zorlanmýþ halklarýn hiçbiri son yüzyýl itibariyle rahat ve huzur görmedi.

Bu manada, uluslararasý çözüme havale edilen, Filistin sorunu baþta olmak üzere hemen bütün sorunlarda kalýcý ve halklarý memnun eden bir çözüm yaþanmadý.

Filistinliler ve Kürtler Ýntifada ve serhýldan diyerek kendi baþlarýnýn çaresine baktýklar ve o uzun sürmüþ süreçlerden hep zarar ettiler.

Sýrplar ‘kendi baþlarýnýn çaresine bakýp’ katliamlar yaparken, uluslararasý toplumun Balkanlardaki trajediye uzun süre seyirci kalacaðýný biliyorlardý. Suriye’de þimdi herkes baþýnýn çaresine bakmakla meþgul. Miloseviç’e verilen fýrsat, bugün Suriye’de Esat’a verilmiþ durumda ve Esat bu fýrsatý sonuna kadar kullanarak Suriye yurttaþý halklarý kendi baþlarýnýn çaresine bakmaya zorluyor. Çünkü Suriye’yi baþka türlü yönetebilmek artýk imkansýz.

Kürtleri, Araplarý diðer azýnlýk halklarý bir arada tutan maddi manevi deðerlerden geriye pek az þey kaldý.

Þimdi de, Ukrayna’da böyle bir süreç yaratýlmak isteniyor. Ruslar, Ukraynalýlar ve Tatarlarýn ancak kendi, tarihsel tecrübeleriyle ve kendi aralarýnda anlaþarak çözebilecekleri sorunlarý Batý fena halde kaþýmakla meþgul.

Ýstiyorlar ki Türkiye’de de, herkesin baþýnýn çaresine bakacaðý bir siyasi dönem baþlasýn!

Bu fikre en yatkýn duran halk ise tabi ki Kürtler’dir.

Kürtler, taleplerine bir siyasi muhatap bulamayýp ‘kendi baþlarýnýn çaresine bakmak’ için, Türkiye sol siyasetiyle yol ayrýmýna geldiklerinde, bu ülke kendini otuz yýl süren ve elli bin insanýn hayatýna mal olan kanlý bir çatýþmanýn içinde buldu.

Bu trajik tecrübeye raðmen, bugün de, Kürtler çözüm sürecinden umudunu kessin ve yeniden baþýnýn çaresine baksýn isteniyor.

Çözüm sürecine muhalefet had safhada. Kimi demokrasinin çözüme heba edildiðini düþünüyor. Kimi hem Diyarbakýr’da, hem Berlin’de yaþayan Kürdün’ demokrasiyi artýk önemsemediðini ve Erdoðan’a diktatörlüðe giden yolda yardýmcý olduðunu üzülerek yazýyor! Kimi, PKK’yle çatýþmaya devam edilmesinden yana. Kimi Kürt taleplerine belli bir duyarlýlýk gösteriyor, ama daha ötesine varamýyor. Ötesinde AK Parti eliyle yürüyen çözüm süreci var çünkü!

Kürt sorunu çözülmelidir ama AK Parti’nin eliyle deðil diye düþünüyor ve bunu Türkiye’nin de Kürtler’in de felaketi gibi görüyorlar.

‘Tarihin sonu’nu ilan etmiþti ya Fukuyama, bizdeki Fukuyamalar, çözüm sürecini ‘demokrasinin sonu’ olarak görüyor!

Erdoðan’a duyulan siyasi hýnç ve öfke bu kadar büyük yani!

BDP’de ‘kendi baþýnýn çaresine bakmak’ anlayýþý güçleniyorsa, bunun sebeplerinden biri, BDP’nin kendi periferisindeki bir takým güçler tarafýndan bu yönlü baský altýna alýnmasýdýr. 

Kürtler týpký 1980’li yýllarda olduðu gibi kendi baþýnýn çaresine baksýn, Kürt siyaseti, çözüm sürecine yüzünü dönsün ve çözüm partnerine karþý yürütülen ve Gezi/17 Aralýk gibi olaylarla ortaya konulan mücadelenin bir parçasý olsun isteniyor.

Oysa, Kürt sorununu çözmek demek; Kürtler’in kendi baþýnýn çaresine bakmaktan kurtulmasýna yol açacak kapsayýcý bir siyaset izlemek ve Kürt meselesinin, bu siyasetin inþa edileceði alanlarýndan biri olduðunu kabul etmek demek.

AK Parti’yi diðer partilerden ayýran en önemli fark budur. Bu siyasi farklýlýk olmasaydý, kabul edelim ki, Kürtlere kendi baþlarýnýn çaresine bakmaktan baþka bir yol kalmayacaktý. 

Yani, bir zamanlar Gündüz Aktan’ýn yazýp çizdiði ‘felaket çözüme’ giden yol!.