Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Tüm Yazıları

Kendi inanç dünyasının tâvizsiz bir gözcüsü: Bernard Lewis

Müslüman dünyası ve özellikle de Osmanlı sonrası Ortadoğu halkları ve rejimleri üzerine yazıları, kitapları, konferanslarıyla ve bu ülkelerin üniversite çevreleriyle, tefekkür hayatında isim yapmış olan yazarları, şairleri, sanatçıları ve de bazı devlet adamlarıyla (bizde Demirel ve Özal gibi isimlerle) ve yüksek bürokratlarıyla kurduğu yakın ilişkileriyle tanınan ve ünlü oriantalist / şarqiyatçı-tarihçi Bernard Lewis geçtiğimiz günlerde 102 yaşında öldü. 

1492’de Endülüs çökerken Yahudilerin İspanya’dan kaçıp Osmanlı’ya sığınmaları münasebetiyle, 1992’de İstanbul’da yapılan ‘500. Yıl’ anma törenlerinde hazır bulunan ve en göze çarpan uluslararası misafirlerden birisi de Lewis idi. 

***

Türkiye, 1990’lı yıllarda, ‘Atatürk Barış Ödülü’ diye bir uluslararası ödül geleneği oluşturup, bunu Güney Afrika’da ırkçılık karşıtı mücadeleleriyle bilinen Nelson Mandela’ya vermek kararını açıkladığında, Mandela öyle bir ödülü kabul etmeyeceğini dünya kamuoyu önünde ilân edince.. Yeni bir uluslararası isim bulmak gerekti.. Bunun için en müsait isim, o günlerde daha bir alevlenen ‘Ermeni Soykırımı’ iddiasının tarihî gerçeklere uymadığına dair bir-kaç makale yazan ve bu yüzden ‘ermenici’ çevrelerin hışmını üzerinde toplayan Lewis idi. 

Nitekim, dönemin C. Başkanı Demirel de, Lewis’in bu çıkışını değerlendirmiş ve 100 bin dolarlık o ödülü, - güya- işbu ‘Türkiye dostu’na (!) takdim etmişti. (Lewis’in gördüğü bu itibarı iyi değerlendiren B. Amerikalı tarihçilerden Prof. J. McCharty de, Ermeni Mes’elesi’ konusunda önceleri Türkiye’yi suçlarken görüş değiştirmiş ve ‘Ermeni Soykırımı’ iddiasının tarihî dayanaklardan yoksun olduğunu söylemeye başlamış; Türkiye’ye getirilip Meclis’te bir konuşma yapması sağlanmış, büyük meblağlar karşılığı, Türkiye dışında da birçok konferanslar verdirilmişti.)

***

Ancak,Lewis ve diğer sionist Yahudilerin ‘Ermeni Soykırımı’ iddiasını reddetmesi, 500 yıl önce Osmanlı’nın kapılarını Yahudilere açmasına bir şükran nişânesi değil, ‘soykırım/ genosid’ iddiasının yalnızca Yahudiler için sözkonusu edilmesinin, İsrail’in varlığını sürdürmesi için gerekli olduğu kanaatinden ve bu terimin başka kanlı hadiseler için kullanılmasının konunun sulandırılmasına yol açacağını düşünmelerinden kaynaklanıyordu. (Nitekim, son haftalardaki Gazze’de sionist Yahudilerce Filistinli Müslümanlara karşı gerçekleştirilen katliâma, Erdoğan Türkiyesi’nin çok sert tepki vermesi üzerine, Türkiye’yi diplomatik açıdan cezalandırmak için, sionist İsrail rejimi meclisi Knesset’te ‘1915-Ermeni Soykırımı’nın tanınması için bir oylama yapılması gündeme gelmişti; ama, Netenyahu, bu yöndeki önergeyi yine aynı hesapla, evvelki gün geri çekti.)

***

Hattâ en ilgisiz denilebilecek araştırma konularında bile daima kendi inanç değerlerinin dikkatli bir gözcüsü gibi davranan Lewis, İsrail rejiminin bütün cinayetlerini ise İsrail’in kendisini savunma hakkıyla izah etmiştir ve Müslümanları suçlamıştır. Hele de, Amerika’daki ‘11 Eylûl 2001 Saldırıları’ndan sonra emperial devletlere ve güç odaklarına yaptığı danışmanlıklarda o güç odaklarını, ‘İslâm tehlikesine ve müslümanlara karşı’ saldırgan olmaya davet etmiştir; tıpkı bir ömür boyu İslam hayranı gibi gözüken ünlü müsteşrik / oriantalist Montgomory Watt gibi.. O da, 11 Eylûl 2001’den sonra değişivermiş ve Müslümanlar aleyhinde kin ve nefret kusmuştu. Trump’lar durup dururken çıkmadı ortaya.. 

***

Onları suçlamaya gerek yok; onlar kendi dünyalarının dikkatli birer neferi olduklarını asla unutmuyorlar; ya, biz?