Kendilerini Kürtlüğün onay mercii olarak görenlere

“Benim adıma konuşma, benim adıma öldürme!” diye yazdım ya, o PKK’lı Kürtçüler bir ağız dolusu küfretmeye başladılar.

Her zamanki gibi küfürlerinin yanına tehdit eklemeyi de unutmadan…

Tehditleri bize sökmez.

Küfürlerini de kendilerine iade ederiz.

“Kem söz sahibine aittir!” der geçeriz.

Asıl değinmek istediğim konu bununla bağlantılı ama bir parça farklı.

“Sen zaten Kürt değilsin ki, seni Kürt olarak kabul eden kim ki!” diye başlayan cümleleri boca etmeleri…

Bağlantılı dediğim nokta şu: O küfürler ve tehditler işte bu kendini Kürtlüğün onay mercii olarak gören faşizan zihniyetten kaynaklanıyor.

Evet, dibine kadar faşizan ve benmerkezci…

Dolayısıyla tahammülsüz…

Ve dahi baskıcı…

PKK/HDP canibini eleştirdiğinizde hemen karşılaştığınız şey; küfür, hakaret ve tehdit.

Aba altından silah göstermek PKK/HDP canibinin başvurduğu yöntem…

Bir de kalkıyorlar mecliste demokrasiden ve tahammülden bahsediyorlar.

Devletin faşist ve katil olduğundan dem vuruyorlar!

Kendileri gibi düşünmeyen herkesi Kürtlükten dahi çıkarabilecek kadar faşist ve ırkçı bir anlayışın temsilcileri oldukları halde, dahası kendilerine karşı çıkanları öldürecek veya sindirecek kadar despotik/baskıcı oldukları halde kalkıp demokrasiden ve barıştan söz etmeleri yok mu, kahrediyor insanı…

Bir yalan ve iki yüzlülük ancak bu kadar kamufle edilebilir…

İnsanı kahreden bir diğer boyutu ise onların bu ırkçı ve faşizan yüzü aşikâr olmasına rağmen hâlâ o birilerinin onları demokrasi ve barış havarileri diye bağırlarına basmaları…

Sözgelimi, Demirtaş’tan “demokrasi kahramanı” diye söz edebilmeleri…

Bölgede bir ölüm makinesi olarak faaliyet gösteren PKK’ya sırtını dayayan Demirtaş’tan “demokrasi ve barış havarisi” diye söz edenlerin varlığı doğrusu kahrediyor insanı…

***

PKK/HDP canibi eskiden “makbul Kürt” tanımı üzerinden söylem geliştirirdi.

PKK’nın ideolojisini benimsiyor ve Kandil’in terörüne arka çıkıyorsanız “makbul Kürt” sayılırdınız!

Şimdi bu eşiği aşmış görünüyorlar.

Yeni tanımlamaları şu:

“PKK’nın ideolojisine ve yöntemine karşı çıkıyorsanız yani PKK’lı ve HDP’li değilseniz zinhar Kürt değilsiniz.”

“PKK’nın Kürdü” değilseniz zaten “makbul Kürt” değilsiniz, dahası “Kürt” değilsiniz!

Böyle bir zihniyetin Kürtler üzerinde egemenlik kurduğunu düşününüz.

PKK iktidarında kan, gözyaşı ve zulüm alır başını gider.

Ve bundan da en çok Kürtler nasibini alır…

PKK’ya biat etmeyen Kürtler kaçınılmaz olarak hicret etmek zorunda kalırlar…

Tıpkı bugün Kürtlerin yaşadıkları şehirleri terketmek zorunda kaldıkları gibi…

Traji-komik olan durum bu: Kürtler, PKK’nın Kürtler adına ilan ettiği “özyönetim”den kaçıyorlar.

Çünkü o “özyönetim”in dibine kadar faşizm olduğunu görüyorlar.

***

Beni Kürt olarak görmediklerini söyleyenlere acıyorum sadece.

Çok da umurumdaydı sanki…

Beni Kürt olarak görmedikleri için artık uykum da gelmez benim!

Sen beni Kürt olarak görsen ne olur, görmesen ne olur?

Öncelikle şunu belirtmek isterim:

Bir: Senin gibi bir Kürt olmadığım için Allah’a şükrediyorum.

İki: Benim Kürtlüğümün onay mercii asla değilsin.

Kimin Türk veya Kürt ve/ya da Arap olacağına Rabbim karar veriyor.

Kürtlük veya Türklük seçtiğiniz bir aidiyet değil, içinize doğduğunuz bir aidiyettir.

İnsan içine doğduğu bir aidiyetten dolayı ne değerlidir, ne de değersiz…

Kürtlük veya Türklük üzerinden bir değer ideolojisi oluşturmak cahiliye pisliği bir ırkçılık ideolojisidir.

Çok şükür bugüne kadar hiç kimseyi sadece Kürt olduğu veya yalnızca Türk olduğu için sevmedim.

Bu tür ırkçı mülahazalarım hiç olmadı.

Benimle aynı inancı/dini paylaşan kardeşlerimi ırklarına bakmadan kendimden bildim. Kardeş bilip başıma taç ettim.

İnsan kardeşlerime karşı da hep adaletli ve eşitlikçi olmak gerektiğine inandım.

Herkesin Peygamberimizin (s.a.v) dediği gibi bir tarağın dişleri gibi eşit olduğuna inandım.

Bir Türk veya Arap hangi hakka sahip ise bir Kürdün de aynı hakka sahip olması gerektiğini savundum.

Ne devletin Kürdü oldum, ne de PKK’nın…

Eski Türkiye’de devlet adına Kürdün kimliğini inkar eden, dilini yasaklayan ve Kürtlere zulmeden anlayışlara ve uygulamalara inancım gereği yüreklice karşı çıktım.

Çok şükür benim gibi düşünenlerin iktidarında, yani Erdoğan liderliğindeki Ak Parti iktidarında Kürtlere yönelik inkar, asimilasyon ve zor politikalara son verdik.

Şimdi PKK’nın Kürtlere kaybettiren terörüne, kendinden farklı düşünen Kürtlere yönelik faşizmine inancımızın ve demokratlığımın gereği olarak karşı çıkıyorum.

Bu beni PKK/HDP canibinin nazarında “Kürtlükten” çıkartıyorsa, doğrusu çok memnun olurum.

PKK/HDP’nin gözünde “makbul Kürt” veya “Kürt” olarak kabul edilmeyi kendim için büyük bir zul addederim.

Sizin Kürtlüğünüz size, benim Kürtlüğüm bana…

Çok şükür sizin gibi Kürt değilim ben…