Kendimize dâir

Yazýlarýný kazançla okuduðum Sedat Laçiner dünki yazýsýna “Moritanyalý Bakana SoruSoramayan Bir Türkiye” baþlýðýný atmýþdý. Atlamýþ olanlara harâretle internetden bulup okumalarýný tavsiye ederim. Konu, bizim meslekdaþlarýn; röportaja, mülâkâta, habere yâhut basýn toplantýsýna giderken maalesef nereye ne için gittikleri husûsuna pek aldýrýþ etmemeleri. Türkçesi aþaðý yukarý her yere hazýrlýksýz gitmeleri. Onun için de doðru dürüst soracak soru bulamamalarý. Bizim arkadaþlarýn ilgilendikleri tek alan iç politika ve onun da daha ziyâde dedikodu tarafý. Onun içindir ki meselâ yabancý bir devlet baþkanýnýn konuðu yâhut Ankara’daki evsâhibi olarak ortak basýn toplantýsý düzenleyen bir -diyelim ki- baþbakanýmýza, o ziyâretle zerre kadar ilgisi bulunmayan bir alay iç konu sorulmasý ve bu arada yabancý devlet adamýna, istiskâl edercesine sanki o zât yokmuþ gibi davranýlmasý ahvâl-i âdiyedendir. Bu ve buna benzer bir dizi baþka sebebden ötürü bizim Bâbâilî, bütün afrasýna ve tafrasýna raðmen üzerine bir küf kokusu gibi sinmiþ olan taþra edâsýndan bir türlü tam olarak sýyrýlamaz.

Bu mesele öteden beri benim de içime derd olduðundan bu vesîleyle 11 Temmuz 1985’de yazmýþ olduðum “Teyyâre Kazetacýlýðý” baþlýklý uzunca bir mizâhî metinden bir pasaj sunmak istiyorum:

Flash... Flash... Flash...

Anadolu Ajansý’ndan bütün abonelere...

Pekin - Sayýn Baþbakanýmýz Turgut Özal Perþembe günü Çin Halk Cumhûriyeti Baþbakaný Sayýn Deng Ziyao Ping ile dört buçuk saat süren baþbaþa görüþmesinin ve iki ülke arasýnda yedi anlaþmanýn imzâlanmasýndan sonra dýþarýda bekleyen Türk kazetacýlarýn sorularýný yanýtlamýþdýr.

Türk kazetacýlarýn sorularý ve Sayýn Baþbakanýmýzýn yanýtlarý aynen þöyledir:

Soru - Efendim, Þarkî Karaaðaç’da bâzý devlet memurlarý göreve kravatsýz geliyorlarmýþ. Bunlar hakkýnda herhangi bir iþlem düþünüyor musunuz?

Özal - Tahkîkâtýn bu safhasýnda henüz kesin konuþmak istemiyorum. Fakat þurasýný önemle belirtmek isterim ki KDV artýk tamâmen rayýna oturmuþdur.

Soru - Turgut Bey, Millî Eðitim Bakaný dün sabah makâmýna sekiz buçuk yerine dokuza on kala gelmiþ. Bu, kabinede bir deðiþiklik anlamýna mý geliyor?

Özal - Hayýr, böyle birþey yok. Ama biz eðer 24 Ocak Kararlarý’ný almamýþ olsaydýk Türkiye bugün çok kötü bir durumda olurdu.

Soru - Sayýn Baþbakan, arkadaþlar hep Türkiye’yle ilgili sorular soruyorlar. Ben yine Çin gezisine dönmek istiyorum: Gezi sýrasýnda Bayan Özal’ýn iki kere ayaklarý þiþdi. Acabâ bu, evlilik yaþamýnýzdaki bir mutsuzluða mý delâlet eder?

Özal - Semrâ’nýn ayaklarý eskiden beri zaman zaman þiþer. Hekimler kan dolaþýmý bozukluðundan olabileceðini söylüyorlar.

Benim þahsî kanaatime gelince Türkiye artýk köþeyi dönmüþdür. Bu yýl enflasyon taþ çatlasa yüzde kýrký aþmaz.

Soru - Kýzýnýz Zeynep Haným yakýnda dünyâ evine girecemiþ, doðru mu?

 

Özal - Hayýrlýsý neyse o olsun. Bununla berâber ihrâcat seferberliðinde sýnâî ve zirâî mâmuller arasý denge þart.

Soru - Merhûmu nasýl bilirdiniz?

Özal - Ben Türk Basýný’na karþý her zaman sevgi ve yakýnlýk duymuþumdur.

 

Ne demiþ þâir:

“Eder ters gûþeden her dem tevâlî,

Cehil bâbýnda âlî Bâbýâlî.”