Kendimizi, karþý olduðumuzun yerine koymaya var mýyýz?

3,5 ay öncesine kadar, son 2,5 senedir Hazine ve Maliye Bakaný olarak vazife üstlenen Berat Albayrak ve onun vesilesiyle mensubu olduðu aileye, haliyle Erdoðan ve ailesine de yönelik iddia ve suçlamalarýn dili, giderek daha bir zehirli þekilde devam ediyordu, son haftalarda..

Bunda elbette, sadece ülkenin Hazinesi ve Maliye Siyaseti üzerinde deðil, -Erdoðan'ýn damadý olmasý hasebiyle -, Hükûmet'in en güçlü bakanlarýndan birisi olarak görülen bir ismin, bir anda ortadan kaybolmasýnýn ve tartýþmalarýn dýþýnda kalmasýnýn da rolü vardý.

Ekonomik konularda herkes bir þeyler söyleyebilir ve herkesin iddiasý da nisbî bir þekilde kendisine göre 'doðru'dur. Üstelik, eleþtiri oklarýnýn hedefi haline getirilen kiþinin, sýradan bir akrabalýk iliþkisi yüzünden o makamlara getirilmediði ve 'Para politikalarý' üzerine, kapitalizmin merkezi olan Amerika'da tahsil gördüðü de biliniyordu.. Böyleyken, tartýþmalar bu nisbîlikten uzaklaþýp, mezkur ismin, bir 'günah keçisi' haline getirilmesi, konuyu normal muhalefet sýnýrlarý ötesine taþýyordu.

Bu yüzden, C. Baþkaný Erdoðan, 3,5 ay sustuktan sonra 22 Þubat günü, partisinin Ýzmir Kongresi'nde yaptýðý konuþmada, ilk olarak bu konuya deðinmek ve Albayrak'ýn önce Enerji ve sonra Hazine ve Maliye Bakanlýklarý dönemindeki baþarýlarýnýn üzerine 'damadý' oluþunun gölgesinin düþtüðünü, belirtmek gereðini duydu.

Mes'elenin düðüm noktasý aslýnda burasýydý..

Üstelik bu, kaçýnýlmazdý da..

Çünkü, asýrlardýr süren saltanat ve hanedân iliþkilerinin hele de Müslüman toplumlarýn mâþerî vicdanýnda meydana getirdiði bir aksülamelin, bir tepkinin sesi pek yüksek olamadýysa bile, bir burukluðun olduðu, taa Hz. Osman döneminden beri varlýðýný her zaman hissettirmiþti.

Daha sonraki asýrlarda ise, zâten, saltanatýn mahiyeti gereði, tercihler de, en þiddetli cezalandýrmalar da, en çok hanedân içinden yapýlmýþtý.

Saltanat rejimi sona erdikten sonra ise.. Kamu çalýþanlarýndan ayrý olarak, hattâ toplumun her ferdi de, sosyolojik açýdan ancak 'klan' anlayýþýyla izah edilebilecek bir ilkellikle bir ismin önünde eðilmeye mecbur edilmemiþ miydi?

Ama, o konu pek düþünülmez.. Padiþahlar gider, yenileri gelirdi.. Þimdi ise, gitmeyen ve beyinlerin kendisine ayarlanmasý istenen bir 'totem' anlayýþý geliþtirildi. Bu yüzdendir ki, hattâ, Erdal Ýnönü bile, sýrf, babasýnýn oðlu olduðu için, bir partinin baþýna getirildiðinde, mâlum kesimlerden hiç itiraz gelmemiþti.

Ama, baþkalarýnýn yanlýþý bize örnek teþkil edemezdi.

Bu arada C.Baþkaný Erdoðan'ýn, Merkez Bankasý'yla ilgili rezerv açýklamalarý ve Merkez Bankasý'nýn boþaltýldýðý gibi iddialarý reddedip, 95 milyar dolarlýk bir rezervin bulunduðu açýklamasý ilginçti.

Evet, 'Merkez Bankasý'nýn brüt rezervi 95 milyar dolarýn üzerinde... Bunlarýn 53 milyar dolarý döviz, 41 milyar dolarý altýn þeklinde. Bu rakam net..'

Ýkinci bir konu..

2 ay kadar öncelerde, AK Parti'li -ve de örtülü- bir haným m.vekili, kendisine 'köpek..' diye hakaret eden bir hemcinsini mahkemeye vermiþti. Ýstanbul mahkemelerinden birisindeki bir kadýn yargýç ise, 'köpek' kelimesinin hakaret deðil, kaba bir hitab þekli olduðuna karar verdi, hatýrlýyor muyuz?

Acaba, o haným yargýça da birisi, ayný sözle hitab etseydi, býrakalým bizzat onu, yargý mekanizmasý da bunu sadece bir kabalýk olarak mý geçiþtirirdi?

Bundan daha aðýrý, bugünlerde, alçaklýðýn da ötesinde bir tarif edilemezlik þeklinde yaþandý.

Özlem Zengin, AK Parti'nin Grup Baþkan Vekili olan bir haným, hukukçu.. Örtülü bir haným.. Meclis çalýþmalarý esnâsýnda kendisine yakýþmayan bir açýklama yaptý..

Pensilvanya Þeyhi'nin entrikasý bitmez.. O ve etrafýndaki suç þebekesinin alýþýlmamýþ yöntemleri devreye soktuðuna dair yýðýnla örnekler var.. Tam teþekküllü bir suç üretim mekanizmasý halinde çalýþýyorlar.. Bu konulardan haberi olmayan ve onlara safça inanan nice Müslümaný da yaktýlar, yakýyorlar ve kendilerine karþý çýkanlarý yenilgiye uðratmak için, her yolu mübah gören bir anlayýþla, baðlýlarýný, dinî kavramlarla da afyonluyorlar.

Özlem Zengin haným, geçen hafta, ellerine geçen bazý bilgi veya iddialarý dile getirdi. Þahsen, o gibi iddialarý ifade ederken, her kim olursa olsun, daha dikkatli olmalarýný ve hele de bir haným olarak, onun öyle bir iddiayý veya tesbiti bir haným olarak ifade etmemesini isterdim.

Ama, buna karþý üstelik hukukçu- avukat olan bir þerefsiz kiþinin, Özlem Haným için, sosyal medyada yazdýðý alçaklýðýn, Özlem Haným'a yakýþtýramadýðým sözlerini dengelemekle hiçbir alâkasý yoktur ve onu mâzur göstermeye kalkýþmak da kabul edilemez. Çünkü, Özlem Haným, keþke o yapmasaydý dediðim o açýklamalarý yapmýþ olsa bile; ona karþýlýk vermeye kalkýþan insan müsveddesi ve bozuntusu ise, kapalý ifadelerle ve amma, 'nâmussuzluk'la da ifade edilemeyecek kadar alçakça laflar yazýyordu, sosyal medya denilen laðým çukurunda...

Bu gibi pislikler, milletin bünyesinde olmamasý gereken 'artýk'lardýr.