Büyümenin, büyük adýmlar atmanýn ve büyük iddialar sahibi olmanýn elbette bedeli var. Daha dikkatli olmak, kendinizi doðru anlatabilmek için de daha fazla gayret göstermek zorundasýnýz.
Son iki yýlýn iki büyük karþý hamlesi, Gezi ve 17-25 darbe giriþimleri, siyasi iradenin kararlý tutumuyla püskürtülmüþ olsa da, gerek Türkiye’nin hýzýný kesmesi, gerekse kendisini dünyaya anlatabilmesi yönünde ciddi hasarlar verdiðini görmek zorundayýz.
Kuþkusuz Türkiye’nin kendisini ifade edebilmesi, modern anlam ve kavramlarýn ifadesiyle ‘lobi gücü’yle mümkün. Kendi içinizde istikrarlý ve tutarlý olmanýz yetmiyor; ayný zamanda kendinizi doðru yerde, doðru zamanda ve elbette doðru araçlarla ifade edebilmeniz önemli.
Ýster yakanýzý býrakmayan yüzyýllýk tartýþmalara bakýn, isterseniz güncel olarak üretilmiþ algýlarýn ortaya çýkardýðý sorunlara, farketmez. Burada ciddi bir boþluk, sorun ve acilen düzeltilmesi gereken yanlýþlar var.
Modern anlamdaki lobi faaliyetlerinin olmazsa olmazý olan unsurlarý sahaya sürebilmenin belki de en önemli boyutu, bunlarýn saðlam bir iç dengenin ürünü olarak ortaya çýkmasý. Yani sizin savunma hattýnýzý oluþturacak araçlar, size ait olmalý ve sizinle sahici bir uyum göstermeli. AK Parti iktidarlarýnýn ilk yýllarýnda yaþanan, özellikle de devlet içindeki belli kadrolarýn direniþiyle ortaya çýkan uyumsuzluk, uzun süre ciddi engeller doðurdu.
Ancak o dönemde sahip olduðu bir avantajla, gerek Baþbakan Tayyip Erdoðan, gerekse hükümet ve parti kadrosu bu týkanmayý muazzam bir gayret ve dinamizmle aþmayý baþardý. En kritik ve hassas konularda bile cesaretle, vizyon ve kararlýlýkla kendisini anlatmanýn yollarýný aradý. Bu avantaj, özellikle devlet bürokrasisinin kendisini engelleme çabasý karþýsýnda AK Parti’nin gösterdiði büyük dirençti.
Ancak bugünden geriye doðru baktýðýmýzda gördüðümüz iki büyük sýkýntý var. Birincisi, uluslararasý düzeydeki yapýlanmasýyla Türkiye’nin lobi gücünde önemli rol oynadýðý sanýlan bir yapýnýn, yani paralel yapýnýn, esasen tam aksi bir faaliyet peþinde olmasý. Bu durum hali hazýrda da pekçok Batýlý baþkentte Türkiye aleyhtarý faaliyetlerin de merkezini oluþturuyor.
Ýkincisi, üç iktidar dönemine raðmen, AK Parti’nin kendisini dünyaya anlatabilme konusunda sahici ve güçlü mekanizmalar oluþturmakta yetersiz kalmasý. Buna Gezi ve 17-25 gibi doðrudan uluslararasý itibarýnýza yönelik hamleler eklenince yaþanan sýkýntý daha iyi anlaþýlabilir.
Bu sýkýntýlarý aþmanýn yolu, iç dengelerin kuvvetle yeniden kurulmasýndan geçiyor öncelikle. Seçimler Türkiye’ye böyle bir zemini verecektir. Ancak bundan ötesi de var. Gerek bölgesel düzeyde herkesi doðrudan ilgilendiren, gerekse de küresel ölçekte karþýlýðý bulunan Kürt sorunu gibi büyük baþlýklarda, artýk daha fazla zaman kaybedilmeksizin beklenen adýmlarýn atýlmasý, Ankara’ya pekçok karþý hamleyi boþa çýkarma imkanýný saðlayacaktýr.
Önceki gece Süleyman Þah Saygý Karakolu için düzenlenen operasyonla ilgili gelen tepkilerin bir bölümü, Türkiye’nin tarihsel anlamda geriye gittiði ve mevzi kaybettiði yönünde. Bu da bir deðerlendirmedir elbette. Ancak gerçekle ilgisi hayli kuþkulu bir deðerlendirme.
Türkiye’nin bu operasyonla ilgili yapýp ettiklerinin listesine daha soðukkanlý bir gözle bakmak ve bölgesel anlamda kiminle iþbirliði yapacaðý yönündeki duruþunu daha açýk hale getirmek, çok daha stratejik bir yaklaþým olsa gerek.
Operasyonun haklýlýðý ve doðruluðu bir yana, üreteceði sonuçlarýn anlatýlabilmesi yönünde daha fazla gayrete ihtiyacýmýz var.