Çocukluðumda Sovyetler Birliði vardý. Sýnýrlarý herkese kapalý, dýþarýdakileri bize tersten anlatan bir sistem vardý. Ben çocuktum, lakin küçük yaþýma raðmen, rahmetli babam sanki karþýsýndaki büyük biri edasýyla, bana gizli gizli dinlediði Ýstanbul radyosunu dinletirdi. Gerçi orada þarký ve resmi haberler dýþýnda bir þey olmazdý. Lakin mesele o deðildi.
Evvelinde, nasýl ayný konuþtuðumuzu, þarkýlarýmýzýn ve þiirlerimizin nasýl da ayný hikâyeler anlattýðýný hayranlýk ve bahtiyarlýkla dinletmeye baþladý. Sonra bana, Osmanlý ordularýnýn bizi nasýl katliamlardan kurtardýðýný hikâye ederdi. Ben küçüktüm, lakin hep kulaklarýmda bu hikâyelerle büyüdüm. Edebiyatçýlarýmýzýn ve aydýnlarýmýzýn, gizli gizli imalarla satýr aralarýndan halkýmýza anlatmaya gayret ettikleri hakikatleri idrake baþladýk.
Bu aydýnlarýmýz, yeni fikirler üretmeyi, kendilerinin hayatlarý pahasýna, bizlere bir þeyler öðretmeyi meslek edindiler.
Mehmet Akif Ersoy, Üstat Necip Fazýl ve Cemil Meriç adeta içimizi iman, idrak, mefkûre dolu hedeflerle ýþýklandýrabildiler.
Ülke, vatan, millet ve tüm insanlýk için aydýnlýk yollar gösteren þahsiyetler oldu, aydýn kavramýmýz.
Türkiye’nin varlýðýnýn, “geleceðimizde Türkiye’nin varoluþunun” ne anlama geldiðini, atamdan ve ailemden sonra ortaokulda tarih öðretmenimden, daha sonra “aydýn” dediðimiz vatan sevdalýlarýndan öðrendim.
Tarih öðretmenim önce resmi tarih sayfalarýný okutur, sonra “kapatýn kitaplarý, þimdi size gerçek tarihimizi anlatacaðým” diyecek kadar iman ve irfan sahibi bir aydýn idi. Tam da günümüz Türkiye’sinde, bu muazzam devlete, “katil” diyenleri, masum insanlarý katleden terör örgütünün eylemlerini destekleyen sözüm ona bazý akademisyenleri, sözde aydýnlarý ve hocalarý gördükçe, kendi tarih hocamýn, Sovyetlere raðmen bizlere öðrettiklerinin, “aydýn” olmanýn ne anlama geldiðine, en büyük örnek teþkil ettiðini idrak ediyorum.
Uzun yýllar önce çok aziz bir dostum bana iki kitap okumayý tavsiye etti. Bahaeddin Özkiþi’nin “Köse Kadý” ve “Uçtaki Adam”... Büyük mefkûrelerin doðuþunu, cihanýn aydýnlýðý için aþýk olduðum Osmanlý Devleti’nin varlýðýnýn taþýdýðý mirasýn, Ýslam alemi ve tüm insanlýk için ne kadar büyük misyon olduðunu, her cümlesiyle anlatan bu hikayeyle birlikte, soluðumu Balkanlarda aldýðýmý hatýrlýyorum. Rahmetli Aliye Ýzzetbegoviç’in; Avrupa’nýn göbeðinde, Ýslam ahlakýna ve Osmanlý mefkûresine sahip çýkmasýnýn nedenlerini satýr satýr tekrar okudukça “Türkiye’nin varlýðýnýn” ne anlama geldiðini derk ediyorsun.
Balkanlarda anladým ki; Allah’ýn kelamýnýn ve hükmünün, tüm dünyaya hâkim olmasý için, Osmanlý’nýn bu misyonunu idrak eden insanlarýn omuzlarýnda, Türkiye’nin güçlenmesi þarttýr.
Türkiye’yi her fýrsatta aþaðýlayan, aydýn, siyasetçi ve medya mensuplarýný gördükçe, bu güzelim ülkenin büyümesinin engellenmesine, büyük devletlere þikâyet ederek, kendi ülkesini baþkalarýnýn ayaðýna sermekle, kendini büyük aydýn zanneden gafilleri gördükçe, bu sözüm ona aydýnlara, “zifiri karanlýk” diyesim geliyor.
Türkiye’nin yeni hedeflerine uygun formata girmesi, kökten deðiþim ister. Bu deðiþimle, Türkiye’nin daha hýzlý ilerleyeceðini görenlerin ve bilenlerin, lakin “bunu arzu etmeyenlerin çýðlýðý” olarak görün bu ihanetleri.
Akademisyen ve hoca titri ile bu ülkenin geleceðini tehdit eden þeref yoksullarýna, beyanlarýyla destek veren kiþilerin gerçek aydýn profilini öðrenmeleri þarttýr. Zira “akademisyen” olmak, “aydýn” olmak demek deðildir. Aydýn olmak; mefkûresi olmak demektir. Aydýn demek, “bilgelik” demektir. Aydýn demek; “yol gösteren” demektir. Türkiye’nin varlýðýný önemseyen, misyonunu anlayan, Ýslam âleminin geleceðinin, Türkiye’nin kazanacaðý güçle mümkün olacaðýný gören akademisyenlere ihtiyacý vardýr Türkiye’nin. Baþka Türkiye’nin olmadýðýný, bunun için siyasi görüþü ne olursa olsun, elini taþýn altýna koyabilecek AYDINLARA ihtiyacý vardýr Türkiye’nin. Türkiye’nin kudretli olmasýnýn, tüm coðrafyanýn ve miras kalan büyük medeniyetin kaderinde, ölüm ve kalým meselesi olduðunu anlayan, buna göre insan yetiþtiren, baþka Türkiye’nin olmadýðýný gören aydýndýr, “Türkiye’nin aydýný”.
Ýnancým ve idrakim, baþka Türkiye’nin olmadýðýný öðretti bana. Onun için, “ölümüne seninleyim Türkiye’m”.