Minik Aylan’ýn cansýz bedenini bulan Jandarma Astsubay Kýdemli Üstçavuþ Mehmet Çýplak’ýn “Aylan bebeði görür görmez hemen aklýma oðlum geldi ve bir an kendimi onun babasýnýn yerine koydum; Bu tarif edilemeyecek kadar acý ve trajik bir durumdu” sözleri son derece çarpýcýydý. Zira, ölümlerin ne kadar trajik olduðunu idrak edebilmek için insanýn kendisini ölenin yakýný yerine koymasý gerekiyor. Demek ki kilit sözcük kendini baþkasýnýn yerine koymak.
Ýnsan kendisini baþkasýnýn yerine koyduðunda, iki önemli kazanç saðlýyor. Birincisi, baþkasýnýn duygularýný anlýyor. Baþkalarýnýn duygusunu anlamak, hoþgörüyü, yumuþak dili, anlayýþý teþvik ediyor. Ýkincisi, baþkalarýnýn davranýþ biçimlerini, atacaðý adýmlarý öngörmeyi olanaklý kýlýyor. Diðer bir ifadeyle insan kendisini baþkasýnýn yerine koyduðunda, karþýsýndaki kiþiler somut, tanýmlý, ismi ile hafýzada yerini alan birer özneye dönüþüyorlar.
Normal dönemlerde bir toplumda yaþanan acýlar karþýsýnda bu türden duygularý yaþamak daha kolayken, çatýþma ortamlarýnda ne yazýk ki insanýn kendisini baþkasýnýn yerine koymasý çok zor oluyor.
Kendini baþkasýnýn yerine koymamak
Empati yapmayý olanaksýz hale getirmek, böyle bir ortamý hazýrlamak profesyonel bir çatýþma stratejisidir; PKK da bu stratejiyi uyguluyor.
PKK adýna savaþtýðýný düþünenler, tam olarak ne uðruna mücadele ettiklerini kendileri mi düþünerek bulmuþlardýr, yoksa kendilerine anlatýlanlara inanarak mý, orasý bilinmez. Ancak anlaþýlan o ki, her ne olursa olsun öldürülen asker ya da polislerin birer insan olduklarýnýn, onlarýn da arkasýndan gözyaþý döken insanlar olduðunun akýllara getirilmemesi yönünde bir eðitim verilmiþ. Þiddetin dozu arttýkça, Daðlýca katliamýnda olduðu gibi bir eylemde çok sayýda asker-polis öldükçe, bizler için bile “þehitler” isimsiz özneler haline dönüþebiliyor; PKK da tam böyle olsun istiyor.
Bir yanda teröristler, öte yanda þehitler biçiminde zihinlerde ortaya çýkan genellemeler, PKK’nýn çok daha rahat insan öldürmesine yarýyor. Üstelik bir sonraki adým için renk de verilmemiþ oluyor. Böylece toplumun geneli artýk kendisini baþkasýný yerine koyma imkanýný yitiriyor; sadece düþmanca duygular içinde kin ve nefret biriktiriyor.
Kin ve nefret duygularý yoðunlaþtýkça, toplumdaki yarýlmalar, karþýtlýklar, güvensizlikler arttýðý gibi çatýþmalarýn asker-terörist arasýnda olmaktan çýkýp sivil alana yayýlma riski de çoðalýyor.
Ve Daðlýca
Daðlýca’daki saldýrý, söz konusu risklerin toplum düzeyinde artmasý amacýyla yapýlmýþ. Toplumda yaratýlmaya çalýþýlan bu ruh halinin elbette siyasi hedefleri söz konusu. Öncelikle terörle mücadelenin tamamen askeri boyutunun öne çýkmasý ve dolayýsýyla da güvenlik güçlerinin siyasilerin önünde görünmesi amaçlanýyor. Bu görüntünün bir yandan PKK baskýsý altýnda kalmýþ Kürtlerin devlete olan güvenini sarsmaya, öte yandan da hükümetin, daha doðrusu Ak Parti’nin gücü elinden kaçýrdýðý hissi yaratmaya hizmet ettiði söylenebilir.
Bu durumda PKK, eþ zamanlý olarak hem Kürt seçmenin oylarýný Ak Parti’ye vermemelerini, hem de Ak Parti seçmeninin þüpheye düþmesini saðlamaya çalýþýyor. Kýsacasý PKK, seçim sonuçlarýný belirleme çabasý içinde.
Ancak bir nokta karanlýk. Diyelim Ak Parti hükümeti kuramadý, hatta muhalefette kaldý. Bunun Kürtlere ne yararý olacak? Hangi siyasi partide sorunu çözecek bir irade görecekler? Ya bunun PKK’ya ne faydasý olacak?
Bunun tek faydasý, yeni savaþ senaryolarý hazýrlayan bazý ülkelerdeki muhafazakar sað eðilimlere olacak. Ve þu bir gerçek ki, onlar alan geniþletirlerken, bölge halklarý alan kaybedecek.