Biraz sakin olun arkadaşlar... “İktidar partisini” desteklediğiniz için bugün “utanıyor” olabilirsiniz (utanmanız gereken ne çok şey var oysa), Türkiye’deki en büyük problemin Başbakan’ın üslubu olduğunu söyleyebilirsiniz, Cengiz Çandar gibi kendinizden geçip “Gezi, ah Gezi” diye sayıklayabilirsiniz, Hasan Cemal’in yaptığını yapıp Allah’tan akıl fikir dileyebilirsiniz.
Fakat, biraz sakin olun.
Kimse, “Öğrenciler ev ev denetlensin” demiyor.
Devlet, gençliği zararlı alışkanlıklardan korumak için gerekli müdahaleyi yapar, lüzumu halinde yasa çıkarır. Bunu anayasa söylüyor... Ama hangi evde kimin kaldığına, ev ortamında nelerin yaşandığına karışamaz.
Devletin böyle bir yetkisi ve hakkı yok.
Çok korktuğunuz şeriat devletinde bile “ev”in masuniyeti vardır.
Devlet, öyle sorgusuz sualsiz şallak mallak evlere giremez, “dört duvar arasında” nelerin yaşandığını denetleyemez, bu konuda bir “tecessüs” geliştiremez. Şeriata (cari hukuka) aykırı bir durumdur bu.
Dolayısıyla muhafazakâr demokrat ve “bir gün bu ülkeye şeriat getirecek” diye korktuğunuz Erdoğan’ın da böyle bir niyeti bulunmuyor.
Devlet, kaygılı ana-babaların “kaygılarını” dikkate alabilir. Bu kaygıları gidermek için “barınak”, “yurt”, “ev” teminine gidebilir, bütün bunların sağlıklı koşullarda gerçekleştirilmesini sağlayabilir. Sağlamalıdır.
Başka da bir şeye karışamaz.
Bakmayın durumdan vazife çıkarmaya meyyal bazı kişilerin “Biz söylenenleri talimat kabul ederiz, ahan da başlıyoruz müdahaleye” diye görüntü yapmalarına...
Nereye başlıyorsun birader?
Bir şeye başlayamazsın... Yasaların vermediği bir yetkiyi kullanamazsın...
Devlet, ortada “kriminal” bir durum varsa müdahale eder.
Suçu önlemeye çalışır.
Bunun için de siyasi yetkililerden emir ve talimat gelmesini beklemez.
Budur...
İyi söylüyorsun da sayın yazar, Başbakan kızlı-erkekli öğrenci evlerinden rahatsız olduğunu tekrarlayıp duruyor.
Bu yaşam biçimine müdahale değil mi?
Müdahale olabilmesi için, “fiil” gerekir.
Her tutumu, her beyanı, her anlayışı müdahale sayarsanız, işin içinden çıkamayız.
İnsanlar “ahlakçı” tutum alabilir.
Bazılarınız “yanlış” ve “kabul edilemez” bulabilir, ama bir “baba” olarak Başbakan burada “ahlakçı”bir tutum almıştır. Bu da suç değildir, ayıp değildir, kabahat değildir.
Siz de türlü türlü “tutumlar” içinde değil misiniz?
Başkalarının yaşam biçimini (“çiçekli başörtüsü” takan ve öpüşmesini bile Atatürk’e borçlu olduğunu bilmeyen zavallılar) yargılayıp durmuyor musunuz?
İnsanların neye inandığını, ne giyindiğini, nasıl yaşadığını biricik tecessüs malzemesi haline getirmediniz mi?
İkna odaları kurmadınız mı?
Kamuda hangi görünürlüğün meşru olduğuna ilişkin genelge üstüne genelge yayınlamadınız mı?
Hala belli bir “yaşama pratiğini” aşağılayıp durmuyor musunuz?
Sakin olun...
Eleştiri hakkınızı kullanın, Başbakan’ın siyaset etme tarzından şekvacıysanız gerekli itirazlarda bulunun... Bu aynı zamanda bir vatandaşlık görevidir... Ama “Devlet misyoner pozisyonu dışında her şeyi yasaklıyor” diyen Ayşe Arman gibilerin düştüğü çukura da düşmeyin.