Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Tüm Yazıları

Kendisini savunmaktan âciz her devlet, ‘kukla devlet’e dönüşür

(Önce 2 NOT: 1- Evvelki gün, sabah gidip akşam İstanbul’a dönmek üzere, Ankara’ya gittiğimde, yakın dostu Necîb Evlice’ye tlf. ettiğimde, ‘Nurî ağabeyin yoğun bakımda olduğunu, duran kalbinin yeniden harekete geçirildiğini’ öğrendim. Ve sonra da, Nuri ağabeyin ebedî yolculuğuna çıktığı haberi geldi. Nuri ağabeye, ilahî rahmetle kuşanmış hayırlı yolculuklar niyaz ediyorum.

2- Amerikan Başkanı Trump’ın Türkiye Başkanı Erdoğan’a hitaben 9 Ekim 2019 tarihli mektubunda kullandığı, ‘Don’t be a foool’ gibi seviyesiz bir dil üzerine, şimdilik şu tarihî vak’ayı hatırlayalım:

1850’lerde, Fransa İmparatoru 3. Napolyon, Osmanlı Padişahı için, ‘Le Sultan âne / Eşşek Sultan’ der.

Osmanlı sefiri Fuâd Paşabunu duyunca, Fr. İmparatoru, ‘Paşa, ağzımdan kaçtı, rica ediyorum, bunu Padişah’a söylemeyiniz’ der, defalarca. Fuâd Paşa’nın cevabı ilginçtir:  ‘Meraklanmayınız ekselans! Ağzım çok sıkıdır. Benim Padişahımın sizin için söylediklerini gelip de size aktardım mı hiç?’)

***

Gelelim, asıl konumuza: 

Hatırlanacağı üzere, Perşembe günü yazımda, Tahran’da yayınlanan bir gazetenin Cumhûrî-i İslâmî  Gn. Yy. Md. olan bir yakın dostumun, ‘Bütün İran şehirlerinde Türkiye ve Erdoğan aleyhinde gösteriler yapıldığı ve Türkiye’nin sınır güvenliğini askerî olmayan yollarla sağlanması ve Suriye’nin işgalinden el çekilmesi, kardeş kanı dökülmemesi yolundaki mesajına değinmiş ve ona yazdığım izah notunun devamını da bugüne bırakmıştım; onu özetleyeyim: 

‘… Açıktır ki, kendisini savunmaktan âciz olan her devlet, ‘kukla devlet’tir. 

Türkiye, 35 yıldır, PKK terör örgütüyle mücadele etmekte olup, onbinlerce Türkiye vatandaşı hayatını kaybetmiştir. Bu örgütün, Amerika başta olmak üzere, Doğu’nun ve Batı’nın etkin ülkelerinin desteğiyle hareket ettiği gizlenmiyor. Bu bakımdan şu birkaç noktayı belirtmeliyim:

1- Irak’ın Amerika tarafından işgalinden sonra, Amerika, İsrail ve NATO ülkeleri bölgede kendi menfaatleri için Müslüman halkları birbirleriyle etnik veya mezhep temelli savaşlara sürüklemek için yeni bir devlet kurma çabalarına daha bir hız vermişlerdir. Ve PKK da, bunun için, Irak’ınKandil Dağı’nda yuvalanıp, ‘uluslararası sular’a erişmeyi hedef edinmiş ve Suriye Buhranı’nı fırsat bilip, Türkiye- Suriye sınırı boyunca bir koridor açarak Akdeniz’e ulaşmak istemişti.

2- Türkiye, 100 yıl öncesine kadar, Osmanlı Devleti zamanında 400 yıl, Suriye halkı ve ülkesiyle tek vatanda, iç-içe yaşamıştı.

8 yıl önce, Suriye’de de Baas Partisi ve Esed Hanedanı’nın 50 yılı aşkın diktatörlüğüne karşı gösteriler başlayınca, Türkiye, Suriye Hükûmeti’ne dostça tavsiyelerde bulundu. Ama Beşşâr, halkın üzerine hava bombardımanı yaptırınca, ipler koptu.

3- İran 300 km. uzakta olduğu halde, kendi güvenliği için diye ve sonra da Rusya, Suriye’ye asker gönderirken; devreye, DEAŞ’ı bahane ederek Amerika da girdi ve PKK da DEAŞ’a karşı savaşmak adına, Amerikalılarla, Suriye’nin Fırat doğusundaki bütün bölgelerini işgal etti. PKK, yerli halkı evlerinden attı ve başka yerlerden getirdiği etnik unsurları getirdi..

Suriye’yle 910 km. ortak sınır olan Türkiye, o yangın karşısında temaşacı kalamazdı.

Türkiye’de fiilen, 4 milyon kadar Suriyeli mülteci bulunuyor. Bunların 400 bini de Kürt halkından. İdlib’de de 4 milyon daha Türkiye’ye sığınmak için bekliyor.

4- İran lideri Khameneî, daha iki hafta önce sınır ötelerinde de daima teyakkuz halinde gözetlemede bulunulmasının gerekliliğini söylüyordu. Bu, herhalde her ülke için de böyledir.

Türkiye, Suriye’yi işgal etmedi; Suriye’nin Amerika eliyle işgal edilen bölgesine müdahale etti. Teröre karşı verilen mücadele de ‘kardeş kavgası’ değildir. Sınırlarını korumak da değil, Osmanlı’nın çökertilmesinden sonra bölgede yeni devletler peşinde olan emperial güçlerin oyunlarını bozmak için; Türkiye’nin yaptığı askerî müdahalenin, tabiî bir hakkı olduğuna inanıyorum.’