FETÖ’cü darbe giriþimi, iktidarý Kemalist vesayetçiliðe baðlamanýn yeni vesayet odaklarý ürettiðini gösterdi bize. Þimdi bazý þeyleri daha açýk konuþmak için iyi bir fýrsat var önümüzde.
“FETÖ’nün kalkýþmasý kötü tamam ama diðer darbeler iyi miydi?” sorusunu sormakla baþlayabiliriz.
15 Temmuz’da halkýn verdiði ödev, FETÖ’yü temizlemekle sýnýrlý deðildi. Bir daha darbe yaþanmamasý için ne gerekiyorsa yapýn mesajý verdi halk. Siyaset kurumu, iktidarý ve muhalefetiyle bunun gereðini neyse yapmalý artýk.
Mümkün olan maksimum mutabakatla ama þu temel ilkeden ayrýlmadan: Hiçbir kurumda kendinden menkul bir güç temerküzüne izin verilmemeli. Seçilmiþler dýþýnda hiçbir güç meþru kabul edilmemeli. Kurumlara hikmeti kendinden menkul güç atfetmek, o gücü ele geçirme hevesine kapýlan illegal yapýlarýn oluþumunu da beraberinde getirecektir.
Nitekim FETÖ’nün ordu-yargý-emniyet üçgenini ele geçirme isteði tam da bu vasattan beslenmiþtir.
Bu gerçek, FETÖ tutuklularýnýn ifadelerinden de anlaþýlmaktadýr. Gülen örgütünün kendi emelleri için askerleri, savcý ve hakimleri ya da polisleri yanýna çekerken kullandýðý argüman rejimin dýþlayýcý politikalarý olmuþ. Dýþlayýcýlýk ele geçirme motivasyonuna dönüþmüþ, “Vatanýný milletini seven Allah korkusu olan insanlar olarak bizler buralarý ele geçirmediðimiz müddetçe...” diye baþlayan ikna kürleriyle genç çocuklar zehirlenmiþ, önce þakirt sonra terörist yapýlabilmiþ...
Peki, bu argüman ve dini söylem FETÖ’yü dini bir yapý olarak görmemiz için yeterli mi? Bu yapýnýn amacý insanlarý dindarlaþtýrmak mý yoksa dini kullanarak kendi örgütsel amaçlarýna uygun adam yetiþtirmek mi?
Pek tabi ki ikinci. FETÖ bir ihya hareketi deðildir, asla da olmamýþtýr. Ama týpký DAEÞ gibi kendi amaçlarý için dini araçsallaþtýrmýþtýr.
Bu sebeple “Kemalist ordu”yu kurtuluþ olarak sunmaya çalýþan bazý askerlerin þu vasatta dönüp dolaþýp 28 Þubat kavramlarýyla konuþmalarý, hala bir arpa boyu yol alamadýðýmýzý düþündürüyor. FETÖ’nün nasýl bir yapý olduðunu çözemezsek, FETÖ üzerinden toplumun Müslümanlýðýný ötekileþtirirsek, “Asker olacaksan dindar kimliðini bir kenara koyacaksýn” kafasýyla devam edersek yazýk ederiz. “TSK’yý FETÖ’den temizleyin ve bizim teslim edin” demektir bu.
Devlet tüm kurumlarýyla halka açýlmadýðý müddetçe milli bir hüviyete kavuþmuþ olmayacak. Bunu saðlamanýn yolu ise yapýsal deðiþiklikten geçer.
Açýk konuþalým, PKK ile mücadelenin hayati önemde olduðu ve ABD’nin PKK devleti kurmak için her þeyi yapabileceðinin anlaþýldýðý þu durumda ordunun güçlü kalmasý çok önemli. Ama ordu mensuplarýmýz, Genelkurmay Baþkaný’nýn Cumhurbaþkaný’na kuvvet komutanlarýnýn Milli Savunma Bakaný’na baðlanmasýndan dolayý küsüp muharip güç vazifesinde zaaf mý gösterecek?
Þayet böyle bir tehlike varsa bu zaten sorunun çok çok daha büyük olduðunu ve bu adýmlarý atmak için çok geç kalýndýðýný gösterir.
Hülasa keramet apolette aranmamalýdýr. Tankýn önüne siper olan bir millet nasýl bir ordu hak ediyor, komuta kademesi buna odaklanmalýdýr.
Baþbuð nerede haklý nerede haksýz?
Ýlker Baþbuð önceki akþam bir tv kanalýnda röportaj verdi. Özetle “FETÖ’yü temizleyin ve gerisine dokunmayýn” diyor. Bunu da “FETÖ kalkýþmasý diðer darbelerden farklýdýr, tedbir de buna göre alýnmalýdýr” sözleriyle ifade ediyor. Kanýmca ordunun darbe yapabilme kabiliyetine dokunulmasýndan rahatsýzlýk duyuyor.
Bu konudaki fikirlerine katýlmak mümkün deðil ama haklý bir uyarýda bulunuyor. FETÖ’yü kullanan güçlere dikkat çekerek, asýl amacýn PKK koridoru-devleti olduðunu söylüyor.
PKK yönetiminin HDP’li vekilleri de darbeyi destekler konumda býrakacak þekilde FETÖ’den çok FETÖ’cülük yapmasý bu planla tam olarak örtüþüyor. FETÖ ve PKK iþbirliðinin PKK devletine hizmet ettiði açýklýk kazanýyor.
Muhalefetiyle, iktidarýyla, ordusuyla, yargýsýyla tüm milli kurumlarýn buna odaklanmasý gerekiyor.