Bir kaç gündür Kerkük’ten gelen Türkmenlerin feryat sesleri, DEAÞ’ýn aðýr saldýrýlarýna maruz durumda. Kerkük, bir Türkmen þehridir hiç kuþkusuz. Asýrlardýr Arap ve Kürt kardeþleriyle hep beraber yaþamaktalar.
ABD; Irak operasyonu baþladýðýndan itibaren, Irak’taki Türkmenlerin haklarýný görmedi. Hatta mümkünse, Türkmenlerin taarruza maruz kalmasý için demografik yapýnýn deðiþtirilmesine zemin oluþturdular.
Günlerdir Irak-Türkmen cephesi yönetimi bas bas baðýrarak, yalnýz olduklarýný, silahsýz olduklarýný ve alandaki terör örgütlerinin savaþ dalgasý altýnda ezildiklerini sosyal medyadan duyurmaktaydý.
Türkiye ve Azerbaycan’a seslenen Irak - Türkmen Cephesi üyeleri, “ÝMDAT” demekte.
Irak’taki ortamýn bu kadar karýþtýðý bir dönemde, oradaki Türkmenlerin sesi olmak, taleplerini duyurmak namus meselesi olmuþtur.
Irak üzerine durmadan oynanan oyunlar, DEAÞ silahýyla durmadan dizayn verilen senaryolar, Türkmenlerin oradaki durumunu endiþe verici kýlýyor.
Israrla, “Irak üçe bölünürse, Kerkük nereye ait olacak?” sorusu, en fazla sorulan sorular içerisinde.
Kerküklü Türkmenler; þehrin Türkmenlerden arýndýrýlmasý politikasýnýn varlýðýna, ýsrarla dikkat çekmekteler.
Ülkenin bölünmesi sonucunda, Kerkük’ün Kuzey Irak idaresine geçeceði duygusu, Türkmenler açýsýndan kabul edilir bir durum olmadýðý da bilinmektedir. Irak’ýn toprak bütünlüðünün saðlanmasý, gelecekte etnik ve mezhep çatýþmasýnýn önlenmesi açýsýndan da önemlidir.
Türkiye’nin önemli bir faktör olduðu kesindir ve bu çatýþmanýn önüne geçebilecek güce sahiptir. Musul, Kerkük gibi bölgelerin kaderi, top yekûn coðrafyadaki denklemi etkileyecektir.
Þu anda Kerkük’te olup bitenler ve Musul’daki durum, Türkiye’ye yönelik bir baský unsuru olarak gözümüzün önünde!
Suriye’de, PKK’yý kuvvetlendirmek için Fýrat Kalkaný Operasyonu sonucunda koridor oluþturamayan güç kim ise, Kerkük’te Türkmenleri katlettiren de, ayný güçtür anlaþýlan!
Ýki gün önce çok sevdiðim meslektaþým, dostum Irak Türkmeneli Televizyonu’nun Haber Müdürü Ahmet HACEROÐLU’nun þehit düþtüðü haberini aldým. Ahmet’in tüm Iraklý Türkmenler gibi þehrin müdafaasý zamaný, sadece mesleði ile baðlý alanda olmadýðýný, hem de Kerkük’ün evladý olarak DEAÞ’a karþý savaþtýðýný ve sonunda þehit edildiðini öðrendim. Azerbaycan ve Türkiye basýný dýþýnda kimsenin umurunda bile olmadý! Bir Batýlý veya Hristiyan olmuþ olsaydý, eminim þimdi dünya basýný koro halinde “kahraman gazeteci” profilini seve seve sunmuþlardý.
Türkiye’nin; Musul ve Kerkük’teki katliamlarý durdurmasý için, oraya girmesi þart olmuþtur. Birileri tehdit kokulu imasýyla diyor ki, “Türkiye, Irak’a girerse savaþ çýkar veya Ankara, Baðdat’la aralarýnda anlaþsýn” diyor. Bunun esas nedeni; Türkiye’nin Irak’a girmesini engellemektir. Oysa orada, bir katliam ve kýyým söz konusudur. Hem de Türkiye’den yardým bekleyenlere karþý yapýlan bir kýyým söz konusu.
ABD, Irak’ý iþgale geldiðinde, Rusya Kýrým’a girdiðinde kimseden izin filan almadý. O çok konuþulan uluslararasý hukuk kurallarý da, bunlar için iþlemedi, iþletilmedi. Neden mi?
Çünkü dünya, gücün hukukuna boyun eðmekte maalesef! Bu güç ise sadece, topla tankla olmuyor. Oradaki sosyal yapý içerisinde de, karþýlýðýn var mý yok mu, odur esas mesele! Türkiye’nin; Irak’taki karþýlýðý, o topraklardaki geçmiþe dayanan varlýðý þimdiye dayanan kardeþlik, dindaþlýk, akrabalýk baðlarýdýr. Bunu ne Ýbadi, ne Ruhani, ne Putin, ne de Obama bozamaz. Onlar sadece ellerindeki enstrümanlarla engellemek için çabalayýp dururlar. Coðrafyada kimsenin Türkiye’nin karþýsýna çýkacak ne mecali, ne gücü, ne de cesareti söz konusudur. Irak topraklarýnda estirilen terör rüzgârýnýn, Türkiye’ye bizzat dahli olduðunu, bundan dolayý alana girilmesi gerektiðini, toplumca idrak etmekteyiz...