Keþke çok salon bulabilse

Malatya Film Festivali’nin en güçlü filmi olarak karþýmýza çýkan Arayýþ, birkaç yýl önce sessiz sinema çaðýnda çekilmiþ bir film tadýnda yine sessiz olarak çekilen Artist’in yönetmeni Michel Hazanavicius’un son çalýþmasý olarak vizyona girdi. Öncelikle birçok açýdan böylesi güçlü ve önemli bir filmin Baþka Sinema gibi sýnýrlý bir gösterim aðýnda perdeye yansýma þansý bulmasýnýn oldukça üzücü olduðunu belirtmek istiyorum. Bir insanlýk durumunu son derece güçlü bir sinematografik anlatýmla ortaya koyan çalýþma, Türkiye’deki yanlýþ yapýlandýrýlmýþ film gösterim aðýnýn tuhaf bir tecellisi olarak çok düþük bir seyirci kitlesi karþýsýna çýkabilecek ve hakettiði ilginin bindebirini bularak vizyona girmiþ filmler listesindeki yerini alacak. 

Yer Çeçenistan yýl 1999

Yakýn tarihin en trajik sosyal altüst oluþlarýndan birini yaþayan Çeçenistan’ýn 1999’daki ikinci savaþýndan kesitleri sunan Arayýþ baþýnda, adeta bir sinema-gerçek tavrýyla nötr bir belgesel film kamerasýndan çýkma görüntülerle Rus askerlerinin karý-koca bir Çeçen aileyi ortadan kaldýrmasýný gösterir. Filmin ilerleyen sahnelerinde geriye dönüþlerle, bu kan dondurucu görüntüleri kameraya alan askerin acýmasýz bir asker formasyonuyla nasýl bir ölüm makinesine dönüþtürüldüðü verilir. Film, çarpýcý sinemaskopik görüntüsüyle bu dengesiz savaþýn içinde kendi kaderiyle baþbaþa kalan küçük bir çocuðun çocukluðunu deðil yaþamak, insiyaki unsurlarla hayatta kalma mücadelesini anbean içimizde soðuk bir ürperti býrakarak iletir. Bebek kardeþiyle birlikte bu küçük çocuðu arayan ablanýn (ki filmin çok katmanlý baþlýðýna da gönderme yapan) çabasý ise filmde omurgayý oluþturan hikayelerden biridir. Ayný savaþtaki askerlerin yetiþmesinde olduðu gibi, insani yardým ve insan haklarý kuruluþlarýnda çalýþan Avrupalý kadýnlarýn kendi hikayeleri de paralel olarak geliþen yan hikayelemeleri meydana getirir. Böylesi kriz bölgelerindeki Avrupa kuruluþlarýnýn yetersizliðini veya çifte standartlarýný yine bu eser çok yerinde tespitlerle sunmaktadýr.

Birçok ödül kazanan Artist filmindeki yüksek performansýný burada daha da üst düzlemlere taþýyarak sürdüren Hazanavicius, Gürcistan’da çekilen Fransa-Gürcistan ortakyapýmý bu filminde ortaya koyduðu görsellikle adeta büyük bütçeli bir stüdyo prodüksiyonuyla seyirciyi baþbaþa býrakýr. Ta baþtan itibaren içe iþleyen duygularla seyirciyi sarmalayan film, 1950’li ve 60’lý yýllarýn seyircinin oyuncularla özdeþlik kurduðu veya tam karþý tavýr aldýðý film kahramanlarýnýn dramaturjisini sergiler. Rus askeri yöntemlerinin acýmasýzlýðýný gösterme anlamýnda gerçekçiliðin sýnýrlarýný zorlamada, þiddeti bizzat göstermede problemli olsa da, bir insanlýk dramýna hakkaniyetli bir bakýþ getirmesinden ötürü yönetmenin film kariyerinde çok önemli bir yerde durmakta, þimdiden dünya sinema tarihine girerek klasikleþen yapýmlardan biri olmaya hak kazanmaktadýr. Arayýþ sürecinde senaryodaki ilginç rastlantý ve birbirinden haberdar olmama durumlarýnýn ustalýklý bir þekilde kotarýlýþýyla, biz de bir kader duygusuyla küçük insanlarýn serüvenini izleriz ve onlarýn insani durumlarýna yer yer manevi bir düzlemde de tanýklýk ederiz. Güçlü bir görsel atmosfer çizimiyle filmin bütün dünyasý bizi içine alýr ve hiç sekmeden, teklemeden baþtan sona býrakmaz. Bir sinema duygusunu yönetmenin nasýl kurduðu bakýmýndan da eser çok önemli bir yerde durmakta, üst bir yapým anlamýnda örneklik teþkil etmektedir. Ne var ki ülkemizde daðýtým zinciri ve gösterim þartlarýnýn azizliði bakýmýndan böylesi aðýr bir çalýþmanýn kýsýtlý sayýda seyirci karþýsýna çýkma gerçeðiyle karþýkarþýya kalmasý, üzerinde kafa yorulmasý gereken bir konumdur.