Prof. Dr. Erdem YEŞİLADA
Prof. Dr. Erdem YEŞİLADA
Tüm Yazıları

Keşke teşhis ve tedavi o kadar kolay olabilseydi!

Günümüzde her şey o kadar kolaylaştı ki! Mesela sağlığımız. İnternette programlar var. Şikâyetlerinizi kutucuklara yazıyorsunuz, size hastalığınızı anında bildiriyor. Sonra anahtar kelime olarak size konulan teşhise göre internette arama yapıyorsunuz. Size çeşitli seçenekler sunuyor; bitkisel ya da kimyasal ilaçlar. Bundan sonrası çok basit. Tek yapmanız gereken, seçiminize göre, bir baharatçıya ya da eczaneye gidip o ilacı temin edip kullanmanız. Müthiş bir kolaylık, değil mi? Hâlbuki insanlar eskiden doktor doktor, hastane hastane dolaşırdı derdini anlatabilmek, hastalığına teşhis koydurabilmek için; bir sürü tahlil, filmler. Sıra beklemek, zaman kaybı da cabası. Hatta artık gerekli ilaçlar kargo ile evine kadar gelebiliyor. Çağdaşlık farklı canım! 

Tabi bir de internette ve basında yer alan ya da kitaplar halinde yayımlanan formüller var. “Diyabetinizi tamamen yok edebilecek formüller”, “Obezite sorununa tam çözüm”, “Falanca meşhur kişinin kilo verdiği diyet”, “Sigarayı keyifle içebilirsiniz artık, kullanarak 20 günde ciğerlerinizi pırıl pırıl temizliyoruz” veya “Günlük yoğun iş tempomu şu vitaminlere borçluyum” ve daha niceleri. Hatta televizyon reklamlarında bir içecek içerek kanatlananlar bile var! Gerçekten her şey ne kadar kolay günümüzde!

Bu durumda hekimlere ihtiyaç kalmadı. Eczaneleri de ilaçları gönderecek sanal depolar haline dönüştürdük mü tamamdır. Ah, şu diş çürüklerini de tedavi edebilecek bilgisayar programları olabilse! Ama ben ümitliyim, 3D yazıcılarla diş üretip evde çürüyenin yerine takmak da mümkün olabilecek. Devletin hastane yapmak gibi bir sıkıntısı da kalmıyor. 

Şimdi merak ettiniz bu şekilde bir yazıyı neden yazdım diye? Nedeni, bir okuyucumdan gelen mesaj. Yaptırdığı kan tahlilinde ürik asit seviyesi yüksek çıkmış (7,70). İnternette kendine yararlı olabilecek bir seçenek ararken benim bir süre önce yazdığım bir yazı dikkatini çekmiş. Bu yazımda, yayımlanan bir klinik çalışmanın sonuçlarını sizlere aktarmıştım. Bu araştırma bulgularına göre “badem ürik asit seviyesini düşürebiliyor.” Arkadaşımız o çalışmada tarif edildiği şekilde 42 gün badem kullanmış ve tekrar ölçüm yaptırdığında kan ürik asit seviyesinin arttığını (8,10) görmüş. Yani, indirmek bir yana artmış, serzenişte bulunuyor. 

Bilimsel gerçekler ise farklı. Her insanda yirmi bin civarında gen bulunduğu biliniyor. Bunlar bize ailemizden miras. Ayrıca bir de vücudumuzda bilhassa bağırsaklarımızda bulunan bakterilerden gelen, kendi genlerimizin yüz misli sayıda bir gen havuzu var. İşte hepimizi birbirimizden farklı kılan da bu. Herkese iyi gelebilecek bir besin de yok, ilaç da. Bazısı su içse yarar, şişmanlar; bazısı fil gibi yer ama zayıf kalır. Bazısı sigara içmez, ama erken yaşta kanser olur, bazısı günde üç paket içer hiçbir sıkıntı yaşamaz. Yani insanları mazotla, benzinle, elektrikle çalışan motor gibi birkaç sınıfa ayırmak mümkün değil. 

Tabi bir başka önemli husus ise, ürik asit değerinin yüksek olması sadece bir biyokimyasal bulgu. Bu soruna yol açan etken nedir? Kullanılan diğer ilaçlar (kortizon, kemoterapi, idrar söktürücü ilaçlar), beslenme şekli, alkol alışkanlığı, kalıtım, eşlik eden hastalıklar (tiroit yetmezliği, böbrek yetmezliği, diyabet, sedef, anemi, obezite), kurşun zehirlenmesi. Yani iki milyonun üzerindeki gen çeşitliliğine ilaveten bir de bu soruna yol açabilecek etkenlerin çeşitliliğini düşündüğümüzde internetten sağlanan bilgiler ile tedavi ancak bu şekilde sonuç verebilir. Daha kullanılan ürünün kalitesinden bahsetmedim bile. ‘İnternet tıbbı’ sağlık sorunlarımıza ne derecede çözüm getirebilir siz karar verin!