Kıbrıs+İsrail: Türk Deniz Kuvvetleri neden hedefteydi?

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’ın, devlete ait tüm kriptolu telefonların bir dönem yasadışı yollardan dinlenmiş olduğunu açıklarken, “en çok dinlenen bakanın,2009’tan bu yana Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız olduğunun anlaşıldığını” söylemesi bir tesadüf mü? Değil!.. Tıpkı, Özel Yetkili Mahkemeler ve “özel yetiştirilmiş savcılar” eliyle sürdürülmüş Balyoz ve Ergenekon gibi davalarda, Türk Deniz Kuvvetleri’nin doğrudan hedef alınması gibi...( Hava Kuvvetleri’ne de bir ara komutan bulamadık...) Bu ülkede yapılmış darbeleri Kara Kuvvetleri icra etmişken, “darbe hazırlığı” iddialı davalarda neden Deniz Kuvvetleri hedefe oturtuldu? 

Son MGK bildirisinde yer alan “Bu kapsamda milli güvenliğimizi tehdit eden ve kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanmalar ve illegal oluşumlarla yürütülen mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceği vurgulanmıştır” cümlesinin üzerine sakın yürümeyin...Bu sorunun perde arkasında 21’nci yüzyılın enerji dengelerini belirleyecek gelişmeler ve gerçekler var....

İsrail-Kıbrıs askeri işbirliği...

Takvimlerin 17 Şubat 2014’ü gösterdiği gün sabah saatlerinde Güney Kıbrıs’ın Limasol kenti sakinleri alçaktan uçan F-15 ve F-16 savaş uçaklarının gürültüsüyle uyandılar. İsrail Havva Kuvvetleri’ne bağlı 32 savaş uçağı ile 6 destek uçak, Kıbrıs Rum Kara Kuvvetleri ile ortak bir harekat gerçekleştiriyordu. “Onesilus-Gideon” adını taşıyan tatbikatın amacı, “bir düşman saldırısı halinde Kıbrıs savunmasına yardıma koşacak İsrail hava kuvvetleriyle Rum kara birliklerinin uyumunu” sağlamaktı. İsrail uçakları, yerden aldıkları bilgiler doğrultusunda “düşman kuvvetlere” sanal atış yaptılar, yerdeki “düşman” pozisyonlarını Rumlar’a aktararak kara savunmasının güçlenmesini sağladılar. “Onesilus-Gideon” tatbikatı 22 Ekim 2014’te tekrarlandı. Tatbikatın adını MÖ 5’nci yüzyılda kalabalık Pers ordularına karşı savaşmış Kıbrıslı Yunan komutan Onesilus ile yine Tevrat’taki öyküye göre zekasıyla çok kalabalık bir orduyu alt etmiş Yahudi komutan Gideon’dan almış olması dikkat çekici. Buradaki kalabalık düşman ordusu kim? Tabii ki, Türk Silahlı Kuvvetleri...

Büyük Oyun’un parçası...

İsrailli mevkidaşı Moşe Ya’alon ile birlikte yaptığı açıklamada Rum Savunma Bakanı Fotis Fotiyu’nun “Kıbrıs-İsrail ilişkisinde yeni dönemin başlangıcı” olarak tarif ettiği bu tatbikat, aslında, 25.Kasım 2013 tarihinde İsrail semalarında gerçekleştirilen bir başka hava tatbikatının devamıydı. Türkiye’nin, İsrail’in NATO tatbikatlarına katılmasını veto etmesi nedeniyleABD, İsrail, İtalya ve Yunanistan hava kuvvetlerinin katıldığı bu “dev tatbikat” aslında, Doğu Akdeniz’deki Kıbrıs ve İsrail’e ait zengin doğal gaz yataklarını savunma amacı taşıyordu. İsrail tarihinin en büyük ortak tatbikatı olarak kayda geçen “Mavi Bayrak” tatbikatına bu amacı ört-bas edebilmek için Polonya Hava Kuvvetleri de çağrılmıştı, katılmadılar, hatta tatbikata Türkiye ile birlikte gözlemci de göndermediler, yani, “oyunun piyonu olmayı” kabul etmediler. 

İsrail’in enerji oyunu...

Batı, dünya enerji denkleminde iki farklı açıdan rahatladı. Birincisi, ABD’nin ulaştığı kaya gazı rezervleri, bu ülkenin Ortadoğu’ya enerji bağımlılığını artık sıfırlamış durumda. İkincisi, Kıbrıs ve İsrail’in sahip oldukları doğal gaz rezervlerinin Avrupa ekonomilerinin “Rusya bağımlılığına” son verecek olması...  Özellikle, İsrail’in Akdeniz’deki Levithian ve Tamraz, Kıbrıs’ın Afrodit doğal gaz rezerv alanları büyük bir stratejik önem gösteriyor. Bitmedi... İsrail topraklarındaki Shaflin bölgesinde toplam 250 milyar varillik rezervin bulunması, bu ülkeyi bir anda Suudi Arabistan ve Venezuella’dan sonra dünyanın üçüncü büyük petrol rezervi ülkesi noktasına taşıdı. Bu bölge ve işgal altında Suriye toprağı sayılan Golan Tepeleri’ndeki 40 milyar varillik rezerve lisans alan Amerikan Genie Energy’nin danışma kurulunda George W.Bush’un yardımcısı neo-con hareketin lideri Dick Cheney’in, ortakları arasında da Rupert Murdoch ile Jacob Rothschild’in bulunması ise ayrı bir önemde...

Bakın, Dick Cheney’in yetiştirmesi, neo-con yazar Seth CropseyPJ Media’daki yazısında ne diyor: Türkiye’nin bölgedeki Osmanlıcı politikaları ile Arap Baharı’nın getirdiği istikrarsızlık Doğu Akdeniz’i Müslüman ve Müslüman olmayan devletler zemininde ikiye bölmüştür. Burada Yunanistan ve Kıbrıs, İsrail ile işbirliği içinde Müslümanlar’ın elindeki enerji kaynaklarına karşı istikrarlı bir alternatif cephe oluşturacaktır.”

Türkiye Kıbrıs sularına bir araştırma, iki de savaş gemisi gönderince ortalık neden karıştı anladınız mı?

Konu derin, devam edeceğim...