Kıbrıs fatihi Ecevit mi Erbakan mı?

Haftada iki gün yazınca gündemi bazen geriden takip edebiliyoruz. Mesela geçen hafta ebediyete uğurladığımız Mehmet Şevket Eygi hakkında yazamadım. Dün de yine Eygi kadar kıymetli bir büyüğümüz olan Süleyman Arif Emre beyin cenaze namazını kıldık. 

Allah rahmet eylesin her ikisi de camiamızda önemli yeri olan ve benim üzerimde de şahsen özel hukuku bulan iki değerli şahsiyetti. 

*** 

Merhum Eygi’yi ile ilk kez 1975 yılında ziyaret etmiştim. Beni Sahıh-i Müslim’i tercüme etmekte olan eski Yüksek İslam Müdürü merhumAhmet Davutoğlu hocaya yönlendirmişti. Müslim’in son 6 cildinde kendisine sekreterlik yapmış ve ilminden feyiz almıştım. 

Eygi ile yolumuz daha sonra 1990-2000 yılları arasında yayınladığım haftalık Yörünge dergisinde kesişmişti. Yörünge’de yazması için teklifte bulunmuştum, o da beni kırmamış dergiyi devrettiğim güne kadar kesintisiz her hafta bir makale göndermişti. 

Ben Yörünge’de telif hakkına önem vermiş ve her yazara ve haberi yayınlanan herkese telif ödemiştim. Tek istisnası Mehmet Şevket Eygi merhumdu. ‘Ben yazılarıma para almam’ demiş ve telif bedelini kabul etmemişti. 

En son kendisini Türk Parlamenterler Birliği İstanbul Şubesi’nde bir konferansa davet ettim yine kırmadı geldi ve dinleyenleri mest eden bir konuşma yaptı. 

Eygi başlı başına bir ekoldü. Onu en güzel cenaze namazını kıldıran Diyanet İşleri Başkanı tarif etti. ‘O gerçek bir uyarıcıydı.’ Allah rahmet eylesin. 

*** 

Hakk’a yürüyen ve dün cenaze namazını kıldığımız Süleyman Arif Emre beyle yolumuz daha sık kesişti. Milli Görüş camiasının bilgelerinden biri olduğu için her münasebette görüştüğümüz bir büyüğümüzdü. 

Sıradan bir politikacı değildi. Aynı zamanda bir kültür adamıydı. Aruzla şiir yazacak kadar da edebi yönü güçlüydü. 

Fanatik değildi. Son derece müsamahakâr bir kişiliği vardı. Parti toplantılarına başkanlık ettiğinde farklı fikirleri kimileri susturmaya çalışsa da o kimsenin sözünü kesmez aksine muhalif bir konuşma bile olsa sonuna kadar izin verirdi. Gerektiğinde Erbakan hocaya da itiraz eder Erbakan hoca da ona değer verirdi!

Süleyman ağabeyin birikiminden istifade etmek için ona da Yörünge’de yazması teklifinde bulunmuştum Allah rahmet eylesin o da Yörünge’nin yazarları kadrosunda yer almıştı. 

En son da Hilal TV de Sibel Eraslan hanımla yaptığımız Hasıl-ı Kelam programında iki kez misafir etmiştik. 

*** 

96 yaşında vefat eden Süleyman Arif Emre beyi tanımak için "Siyasette 35 Yıl" isimli üç ciltlik hatıratını ve şiirlerini okumak gerekir. 

Hatıratında Kıbrıs Barış Harekâtı’nı da uzun uzun anlatır. O dönemde kendisi de bakan olarak hükümette yer aldığı için olayların birinci şahididir. Kıbrıs harekâtının, koalisyon ortağı olan MSP’nin yani Erbakan ve arkadaşlarının ısrarıyla gerçekleştiğini de hatıratında detaylarıyla anlatmıştır. 

O dönemde ki kıt imkânlara rağmen Türkiye’nin kararlı duruşu karşısında süper güçlerin bile nasıl çaresiz kaldığını gayet güzel izah etmiştir. 

Ben o gün yaşananlar ile bugün Doğu Akdeniz’de karşı karşıya kaldığımız problemi mukayese ettiğimizde bugün daha güçlü olarak daha şanslı olduğumuzu düşünüyorum. 

Rabbim Eygi’ye de Emre’ye rahmetiyle muamele buyursun. 

*** 

Kimi şiirleri bestelenmiş olan merhum Emre’den birkaç beyitle noktalayalım: 

Mübtelâyım bir ümitsiz gizli derdin zehrine 

Bu sebepten her geçen gün düştü dermânım benim 

Yok teselliden nasîbim vermeyin zahmet bana  

Etmeyin bunca eziyet az mı hicrânım benim 

Kantutar sen her bakışta kastedersen cânıma 

Yâremi sar melhem ol da akmasın kânım benim 

Arif Emre her ne etse râzıdır fermânına  

Sahibimsin hem efendim hemde sultânım benim