'Okuyucularla Hasbihal;
Pazar günleri okuyucularýn görüþ ve tenkýdleri etrafýnda yapmakta olduðumuz bir diðer 'Okuyucularla Hasbihal'e daha, saðlýk-âfiyet dilekleri ve selâmlarýmýzla..
*Ýstanbul'dan Sami Eryiðit diyor ki: 'Selahaddin aðabey, Kýbrýs'la ilgili yazýnýzýn ikincisinde , Kýbrýs Çýkarmasý sýrasýnda Ecevit'in, ýsrarla, 'Biz Kýbrýs'a fetih niyetiyle gitmedik' derken; hem kendisinin, hem de Batý dünyasýnýn korkularýný yatýþtýrmaya çalýþtýðýný; solcu-laik taraftarlarýnca ise, kendisine 'Kýbrýs Fatihi Karaoðlan' denildiðini; Erbakan'ýn ise, bu hareketi Ýslamî terimlerle anlatmaya , fetih ruhunu hatýrlatmaya çalýþtýðýný yazmýþtýnýz.. Ben ilk anda bu ifadeleri biraz abartýlý buldum, ama, evvelki gece, eski Gen. Kur. Baþkanlarýndan Ýlker Baþbuð'un, 'Erbakan'ýn elini masaya vurup, 'Kýbrýs'ýn tamamýný almalýyýz' dediðini aktarmasý, sizin yazýnýzý daha da muhkemleþtirdi. Bu olabilir miydi? Erbakan'ýn yaklaþýmý fazla hayalci deðil miydi?
--Evet, bu okuyucumuz böyle soruyor.. Aslýnda, dünkü yazýda da anlatmaya çalýþtýðýmýz üzere, Türkiye Kýbrýs devletinin garantörü olan 3 ülkeden birisi idi. Ýkinci garantör olan Yunanistan 'Enosis'i ilan etmek, yani Kýbrýs'ýn Yunanistan'a baðlandýðýný açýklamak için Nikos Samson'a darbe yaptýrmýþ, Makarios Kýbrýs'tan kaçmýþtý.
Üçüncü r garantör olan Ýngiltere ise, iki arada- bir derede kalmýþtý.. Ýþte o durumda rahmetli Erbakan, uluslararasý hukuktan ve 1959-60 /Londra-Zurich andlaþmalarýndan doðan bir hakký kullanmak istemiþti.. üstelik de, Kýbrýs 1571'den Lozan Andlaþmasý'na kadar Osmanlý'nýn topraðýydý ve ama, hiç bir zaman Yunanistan'ýn olmamýþtý.. Ama, hükûmet ortaðý Ecevit ve destekçisi olan sosyal kesim, Amerika ve Avrupa'dan esecek rüzgarlara göre çözüm aradýklarýndan, o konu hâlen de çözümsüz..
*Mersin'den Hasan Arýklý isimli okuyucu diyor ki: 'Dün, Kýbrýs Çýkarmasý'nýn 50 . Yýlý dolayýsýyla yapýlan törenleri ekranlarda izlerken, Kuzey Kýbrýs Baþkaný Ersin Tatar'ýn 'Kuzey Kýbrýs'ýn, Türk dünyasýnýn ayrýlmaz parçasý olduðu'na dair söylerinin keþke baþka türlü olsaydý dedim.. Meselâ, isterdim ki, Ersin Tatar, 'Kýbrýs'ýn Müslüman dünyasýnýn ayrýlmaz parçasý olduðunu' söylesindi.. Çünkü, sizin 2 yazýda da belirttiðiniz gibi, Kýbrýs Meselesi'nin temelinde 'Kilise ve Batý dünyasý' ile Müslüman dünyasý arasýnda var olan tarihî hesaplaþma bulunmaktadýr. Dünkü yazýnýzda, Kuzey Kýbrýs'ýn bugün asýl muhtaç olduðu konunun ne olmasý lâzým geldiðini üstü kapalý þekilde anlatýp, 'Kýbrýs'ýn Müslüman tarafýnýn bugün, Kilise ve Rum tarafýnýn tarihî hesaplaþma planlarýna karþý ne gibi bir manevî donanýma sahib olduðunu ise...' diyerek,' ucu açýk bir ifadeyle ve 'o konuyu baþka bir zaman konuþmak' vaadinde bulundunuz.. Selahaddin aðabey, ben gerçi edebiyatçýyým, ama, bazý ticarî baðlantýlarým dolayýsýyla, Kýbrýs'a sýkça gidip geliyorum.. Eðer yazýnýzý öyle baðlamasaydýnýz, 'Âbi, bir git de gör Kýbrýs'ý.. ' diye yazardým.. Anlýyorum ki, konuya yabancý deðilsiniz.. Mehmed Âkif merhûm, hani, 'Bu izmihlâl-i ahlâkî (ahlâkî çöküþ) dururken, durmaz istiklâl..' diyordu ya, aynen öyle.. Ýnanýnýz ki, Rum tarafýndan daha iyi durumda deðiliz.. Orada Kilise, halkýný kýsmen de olsa frenleyebiliyor. Bizim taraftaysa.. Halkýn manevî dünyasýný, ara ki bulasýn..
--Bu kardeþimize hemen belirteyim ki, Kuzey Kýbrýs'ýn sosyal durumuna yabancý deðilim.. 1978 yýlýnda, yani Kuzey Kýbrýs'ýn Türkiye'nin kontrolüne alýnýþýndan 4 sene sonra, Kuzey Kýbrýs'ta tertiplenen 'Dünya Müslüman Gazeteciler Kongresi' münasebetiyle gitmiþ, 5 -6 gün gezip görmüþtüm.
Bugün Kuzey Kýbrýs'tan çizilen tablo, 45 sene önce de farklý deðildi.. Ve sadece Türkiye'nin her türlü desteðiyle ve stratejik açýdan mutlaka , evet, Kuzey Kýbrýs mutlaka ayakta durmalý; ama, Kuzey Kýbrýs'ýn bir de manevî dinamiklere ihtiyacý var. Taþýma suyla deðirmen dönmez..
*Ýstanbul'dan Cemal Aydýn bey dostumuz da, 'Kýbrýs üzerine yazýlarýný okuyunca daha bir hýnçlandým. Yunanlýlarýn hangi emeller peþinde koþtuðu ortadayken, bizim içimizdeki niceleri de Yunan adalarýna koþmakta veya Yunan kadýn þarkýcýlarýný davet etmekteler. Ýçimizden, maalesef, ne þuûrsuz yaratýklar çýktý ve çýkmakta..' diyor..
--Evet, Cemal Bey, hýnçlanmakta haklý deðil mi?
*Bu arada, Nuh Albayrak bey de Fuad Köprülü'den naklettiðim, 'Bizim Kýbrýs diye bir meselemiz yoktur.' sözünün , Ocak-1950'de zamanýn CHP Hükûmeti'nin Dýþiþleri Bakaný N. Sadak tarafýndan dile getirildiðini, zamanýn gazete kupürlerinden örneklerle belirtti. Teþekkür ederim.
--Ancak, son demlerini yaþayan 'CHP tek parti dönemi'nden sonra, yeni ve güçlü DP iktidarýnýn Hariciye Vekili olarak Fuad Köprülü'nün de, o sözü tekrarladýðý 70 yýl öncelerde yansýmýþtý, matbuata..
*Özgürder Gn. Baþkaný Rýdvan Kaya bey de, 16 Temmuz 2024 tarihli ve, 'Ýslam Birliðinin saðlanmasý isteniyorsa, mezheb ve yorum farklýlýklarýný bir kenara býrakýlýp, inanç temelinde birleþiliyorsa, o noktaya yönelmek gerektiði' konusunun ele alýndýðý yazýma deðinerek þöyle diyor: 'Þiîlik ve Sünnîlik esas alýnacaksa, 'Ýslam Birliði' deðil de, birlikten neyin hedeflendiði anlaþýlýr.' diyor ve þöyle devam ediyor özetle:
'Evet,'vahdet-i Ýslamiye' sloganý bizi çok heyecanlandýrýyor, umutlandýrýyordu ama, þu anda maalesef sadece hayal kýrýklýðý çaðrýþtýrýyor. Þiîlerin kendilerine sadece þu soruyu sormalarý gerekiyor.
Hz. Hüseyin , ne yapmýþtýr da 14 asýr sonra bile, hürmetle anýlmayý hak etmiþtir? Nasýl sembol olmuþtur?
Mesele burada düðümleniyor. Hz. Huseyn'in yolu , zâlime ne pahasýna olursa olsun karþý çýkmak idi. Öyleyse... Þiî toplumun önderleri nezdinde Suriye halký bugün niye suçlu muamelesi görür?
Esed rejimini Yezid'den daha hayýrlý gören þey, maalesef Ýran'ýn devlet çýkarlarýyla içiçe geçen mezhepçi fanatizminden baþka bir þey deðildir. Ve bu yara kanamaya devam ettikçe Ýran devriminin ilk yýllarýnda hepimizi heyecanlandýran o slogan samimî mânada bir þey ifade etmeyecek, sadece buruk bir acý hissine yol açacaktýr.'
*