Parlamenter rejimin iflasý, son yazýmýn baþlýðýydý. Savunduðum tezin özeti þuydu; toplumla doku uyuþmazlýðý bulunan ve siyasi istikrarý sürekli tehdit eden parlamenter sistemden baþkanlýk sistemine geçiþ saðlanamazsa, Türkiye’nin gelecek projeksiyonu büyük risk altýndadýr.
Ayrýca, cumhuriyet tarihinde ilk kez Cumhurbaþkanýnýn halk tarafýndan seçilecek olmasý, Türkiye’yi sistem deðiþikliðine zorlayacaktýr. Perþembenin geliþini görüyorsak çarþambadan tedbiri almak gerekir.
Yasama ve denetim fonksiyonunun daha saðlýklý icra edilebileceði, kuvvetler arasýndaki ayrýmýn daha belirginleþeceði, siyasi istikrar kolonlarýnýn daha saðlamlaþacaðý bir mekanizma olarak baþkanlýk sistemi, önümüzdeki en ciddi seçenektir. Önce Baþbakan Yardýmcýsý Bekir Bozdað, ardýndan Baþbakan Tayyip Erdoðan’ýn baþkanlýk sisteminin yeni anayasa görüþmelerinde müzakere edilebileceðini ifade etmesi, umudumu arttýrdý. Sisteme karþý çýkanlarýn baþbakanýn þahsýnda itirazlarýný dile getirmesi, “padiþahlýk” veya “sultanlýk” gibi argümanlarla pozisyon almasý, soruna iliþkin cehaletlerini veya siyasi yetersizliklerini ortaya koymaktadýr.
Bunlar kifayetsiz muhterisler...
Bugün kendi bütçesini yapamayan, bir büyükelçiyi atamak için 6 ay senatoda dil döken ABD Devlet Baþkaný Obama, Baþbakan Erdoðan’dan daha az yetkiye sahiptir. Temel kaygý, keyfiyeti arttýrmak olsa, baþkanlýk sistemine önce baþbakan karþý çýkardý.
Burada esas olan; demokrasi içinde halkýn geniþ katýlýmýna dayalý þeffaf ve sürdürülebilir bir yönetim modelini hayata geçirmektir.
Tarihin akýþ yönü de böyledir. Direnen kaybeder, rüzgarý arkasýna alan menzile daha kýsa sürede varýr.
Tercih sizin...
28 Þubat’ýn ekseni
28 Þubat sorgulamasýnda dün 4. dalga yaþandý, bir grup emekli asker gözaltýna alýndý. Anlaþýlýyor ki, soruþturmanýn merkezinde 28 Þubat’ýn asker kadrolarý var.
Hepimiz biliyoruz, o süreç, bazý sivil toplum kuruluþlarý ve sermayenin de eklemlendiði asker ile medyanýn ortak operasyonudur.
Operasyon askeri unsurlarla sýnýrlý kalýrsa eksen kaymasý yaþanýr, bu soruþturmaya 28 Þubat sorgulamasý denmez. Ortada hukuk dýþý darbe giriþimi varsa, bu günaha ortak olan herkesin yargýda hesabýný vermesi gerekir. Kimse de “cadý avý” retoriði içinde 28 Þubat soruþturmasýnýn önüne bariyer kurmaya kalkmasýn. Elbette diðer davalarda olduðu gibi 28 Þubat intikam deðil hukuk davasý olmalýdýr. Bu temel prensipte anlaþýrýz, ancak korumacýlýk kabul edilemez.
Darbe ve darbe giriþimlerine yönelik kapsamlý sorgulamalarýn yaþandýðý bu ortamda, darbelerin hukuki gerekçesi olarak gösterilen TSK Ýç Hizmet Kanunu’nun o meþhur 35. Maddesi de deðiþtirilmelidir.
Bir kanun maddesiyle anayasal rejimi rafa kaldýrmanýn hiçbir hukuku izahý yoktur ancak sembolik de olsa bu düzenlemeye ihtiyaç vardýr.
Kiþisel kanaatim odur; yargýya intikal eden davalarla hukuk sistemini demokratikleþtirme giriþimleri eþ zamanlý yürütülmelidir.
Meclis yeni anayasa hazýrlýklarý sürerken çaðýn gerisinde kalmýþ ihtilal artýðý kanun maddelerini tümden hafýzalardan silebilir, silmelidir...
Þike rezaleti
Futbol Federasyonu Disiplin Kurulu, özel yetkili mahkemede dava konusu olan þike iddialarýna iliþkin kararýný açýkladý. Böylece federasyon nezdinde tüm kulüpler aklandý. 8 kiþi þikeye teþebbüsten, Ýbrahim Akýn ve Ahmet Çelebi þike yapmaktan hak mahrumiyeti cezasý aldý.
Þike davasýnda tutuklu yargýlanan Fenerbahçe Kulübü Baþkaný Aziz Yýldýrým ise 3’e karþý 4 oyla aklandý. Ama kamu vicdaný sýzlýyor!
Kamuoyunda yükselen tepkilere, gazete manþetlerine ve açýklamalara baktýðýmýzda bu karardan memnun olan neredeyse hiç kimse yok.
Kulübü ve kendisi ceza almadýðý halde Aziz Yýldýrým bile kaldýðý cezaevinden isyan bayraðý açtý, federasyona yüklendi.
Nasýl bir adalet terazisi kuruldu ve karar verildi, hiç kimse çözemedi. Tüm þike organizasyonunun bir futbolcuya ve para taþýyan aracýya ciro edilmesi karþýsýnda kamuoyu ayakta...
Mehmet Ali Aydýnlar dönemindeki kararsýz tutumun çorbaya dönüþtürdüðü þike sorgulamasý, Yýldýrým Demirören döneminde loðusa mamasýndan beter oldu. Kanserli bünyeye antibiyotik tedavisi uygularsanýz, hastalýklý hücre tüm vücudu sarýp sarmalar, ölüme yaklaþtýrýr. Türk futbolu böylesine riskli bir sona doðru hýzla sürükleniyor.
Yarýn UEFA veya FÝFA, aðýr yaptýrýmlarla Türk futbolunu cezalandýrmaya kalkarsa nasýl hesap verecekler, bunu iyi düþünsünler.
Bir de þike davasýný yürüten özel yetkili mahkemenin kararý, federasyonun kararýyla çakýþýrsa ne diyecekler, göreceðiz.
Ne yazýk ki “radikal karar verirsek futbol batar” diyerek herkesi uyutanlar, amok koþucusu gibi önlerindeki her nesneyi kýrýp döktüler.
Kanýmca federasyon artýk kamu vicdanýnda yok hükmündedir ve gereðini yapmalýdýr.