Kılıç kuşananın, iş ise bilenindir!

Beşiktaş’ın oyuna başlayış ve devreyi tamamlayış sürecinde; “Futbolu soğukkanlı mı oynuyor, soğuk mu oynuyor, kontrollu mu oynuyor” üçlemesinden hangisini uyguladığı net olarak anlaşılamadı. Belirgin olan tek şey; ilk yarıyı neredeyse sıfır etkinlikte tamamlamasıydı... Olcay’ın auta giden şutu ile Gomez’in topa vuramadığı iki anla, rakip alanda çok kısır kaldılar. Şampiyonluğa oynayan bir takımın, koca 45 dakikayı böylesine boş ve anlamsız bir şeklide kullanması; hangi mantıkla izah edilir ya da ne tür bir mazeret üretilir... Arkasını F.Bahçe ile arasında olan 5 puan farka dayıyorsa, yapılacak en kötü şeyi yapıyor demektir.

  Sivas da yeterli düzeyde ve kalitede karşılık veremeyince, bu süre içeresinde bir tahdit unsuru olmaktan uzak kaldı. Anlayacağınız, bu maçın yarısı çöpe atıldı.

***

  Oyun içinde, Beck’in bir pozisyonunda Sivas’ın penaltı beklentisi oldu ama, bize “Avucunu yala” demek düştü. Çünkü Beck, bir hava topu mücadelesi için yükseldiğinde; “Top nerede” diye aranırken, arkasından koluna çarptı. Bunun lafı bile olmaz. Devam kararı tabii ki doğru!

Önemli olan, iki takımın ne zaman adam gibi futbol oynayacağıydı. İkinci yarıda düzelmeleri / doğru yola gelmeleri / tempo arttırmaları beklendi. İlk başlarda; eh işte, “İç güveysinden hallice” bir durum oluştu. Ama zaman geçtikçe Beşiktaş toparlandı, organize ataklar düzenlemeye başladı. Çok geçmeden de Gomez, geçen hafta attığı ilk golün birebir kopyasını çıkardı. Hemen ardından da penaltı golü imdada yetişince, bu iki ana kadarki verimsizliğin hiçbir önemi kalmadı.

Şipşak...Tak fişi, bitir işi!