Sonra söyleyeceðimizi, þimdiden söyleyelim. CHP’deki “demokratikleþme” ve “deðiþim” aþký, gönüllü bir demokrasi arzusundan deðil, bir zorunluluktan kaynaklanmaktadýr.
CHP’nin yýllardýr sözcülüðünü yaptýðý statükocu ve ulusalcý kesimler, demokratikleþmeye direndikçe yenildiler, yenildikçe de demokrasiye inançlarýný yitirdiler.
Referandum, CHP için bir kýrýlma noktasýydý. Çeyrek yüzyýldýr statükocu yapýlarýn öncülük ettiði direniþ, Anayasa paketiyle imkânsýzlaþýnca, CHP için siyaset deðiþtirme zorunlu hale geldi.
Askeri ve yargýsal vesayet, siyaset üzerindeki denetleyici rolünü kaybettiði gün, CHP de en önemli müttefiklerinden mahrum kalmýþtý. Artýk bu dünyada tek baþýnaydý. Bütün dönemlerde, sandýkta kaybetse de hep iktidarda kalan CHP’yi koruyup kollayacak “dokunulmaz” kurumlar artýk yoktu.
Ýþte tam da bu yüzden, CHP’nin radikal bir deðiþime maruz kalmasý gerekiyordu. Nitekim, 12 Eylül 2010 referandumunun ardýndan Baykal, bir kaset darbesiyle gönderildi ve yerine Kemal Kýlýçdaroðlu, gökten adeta zembille indirilerek CHP’nin baþýna monte edildi.
Evet, CHP deðiþmek zorunda býrakýldý. Daha doðrusu, Baykal sonrasý CHP’ye biçilen “deðiþimci” sosyal demokrat misyon, demokratik taleplerin öncülüðünü yapmasý için deðil, CHP’yi ayakta tutabilmek için verilmiþti.
***
Ýþte Kýlýçdaroðlu, CHP’nin baþýna geçtiði günden bu yana sürekli “yeni CHP”, “deðiþim” ve demokratikleþme söylemlerini pazarlamaya çalýþýyor.
Ancak, bu söylemlerin hiçbiri sahici bir demokratikleþme iradesinden kaynaklanmadýðý için, Kýlýçdaroðlu her akþam “deðiþim” piarý yapýyor, sabah kalktýðýnda ise “6 ok”a iman tazeliyor.
Kýlýçdaroðlu genel baþkan olduðu günden bu yana, “yeni CHP” sloganýyla hem kendi seçmen tabana hem de topluma deðiþim vaadediyor. Ancak, kurultayda yaptýðý konuþmada, son yýllarda özgürlükler konusunda önemli mesafe alan üniversiteler için, “Ortaçað medreselerine dönüþtürülen üniversitelerimiz” ifadesini kullanarak statükoculuðun dibini bulmuþ oldu.
Özetle; CHP’nin bütün deðiþim hamlelerinin sonunda dönüp dolaþýp geldiði yer, güçlü bir Kemalist söylemdir, 6 oktur.
Unutmayalým ki, bugün Türkiye’nin önünde yakýcý bir sorun olarak durmaya devam eden “Kürt sorunu” 6 ok zihniyetinin bir ürünüdür.
CHP’nin geldiði nokta açýsýndan baktýðýmýzda, ufukta hiçbir bariz “deðiþim” ve “yenilenme” emaresi görünmemektedir. Yeni Parti Meclisi’ndeki görüntü bile baþlý baþýna umutsuz bir vakadýr. Ergenekoncular, ulusalcýlar, 6 okçular, ‘yandan çarklý’ liberaller, ‘buçuk’ milliyetçiler ayný torbaya atýlmýþ ve ‘deðiþim’ pazarýna sürülmüþtür.
CHP’nin penceresinden baktýðýmýzda, Kemalist söyleme yaslanan Kýlýçdaroðlu’nun aslýnda “saðlamcý” bir politika izlediði bile söylenebilir.
Ýyi güzel de, madem CHP deðiþmeyecekti, aynen statükoculuða devam edecekti o zaman Kýlýçdaroðlu neden genel baþkan oldu ki...
Demek ki Kýlýçdaroðlu, “yeni CHP” ve “deðiþim” sloganlarýyla boþuna zaman kaybetmiþ. Üstelik bu yeni söylem, CHP’nin gerçek “ulusalcý” tabanýnýn da kafasýný hayli karýþtýrdý.
Muhtemeldir ki, son kongre ulusalcý kesimi oldukça rahatlatmýþtýr. Ýþin doðrusu, bu “deðiþim” iþleri zaten CHP’nin aðzýna da pek yakýþmýyordu.
Ancak bir noktanýn altýný çizelim, “eski Türkiye”nin diliyle siyaset yapmaya devam eden bir CHP’nin iktidar alternatifi olmasý asla mümkün deðildir.
Hele, art arda yapýlan üç seçimden de zaferle çýkan, demokratik ve ekonomik deðiþim hamleleriyle siyasetin bütün argümanlarýný deðiþtiren bir AK Parti karþýsýnda hala 1940 model bir CHP’nin hiçbir iktidar þansý olamaz.