Coðrafyamýzdaki baþdöndürücü geliþmeleri takip ederken, kuþkusuz Ýngilizlerin ne dediðine sýkça gözatmak gerekiyor.
Ýngiliz Economist Dergisi’nin son sayýsýnda hayli dikkat çekici deðerlendirmeler yer alýyor. ‘Çetrefil (Karmaþýk) Üçgen’ baþlýklý yazýda, Türkiye-Irak-Bölgesel Kürt Yönetimi hattýnda tehlikeli bir oyun oynandýðýna dikkat çekiliyor.
Dergide dikkat çekilen önemli ayrýntýlardan birisi, Irak merkezi hükümetinin Kerkük petrollerini güneye taþýma yönündeki çabasý. Bu çaba kelimenin tam anlamýyla suyu, yani petrolü yokuþa akýtmak anlamýna geliyor. Baþka bir ifadeyle Ankara’nýn enerji kartýný elinden almakla eþdeðer.
Economist, tam da bu nedenle Türkiye’nin Iraklý Kürtlerle ticari iliþkilerini de kullanarak Kerkük-Ceyhan hattý üzerinden petrol ve gaz sevkiyatýný denetlemeyi planladýðýna dikkat çekiyor. Bu tezi bir de adýný vermediði Iraklý Kürt yetkilinin aðzýndan dile getirmiþ:
‘Türkiye, bizimle iliþkilerinde stratejik bir deðiþiklik yaptý. Senaryo ne olursa olsun, bizim pazarýmýz Türkiye’de.’
Benim açýmdan yazýdaki en önemli bilgi/iddia ise þu cümlelerde yer alýyor:
‘Batýlý ülkeler Irak’ýn parçalanmýþlýðýnýn, Maliki’nin yanýnda yer alan Ýran’ý güçlendireceðinden endiþe ediyor. Amerikalýlar, Kürtlere yönelik desteðinin tonunu düþürmesi için Türkiye’ye baský yapýyor.’
***
Daha önce sýkça dikkat çekmeye çalýþtým. Ankara, özellikle Irak’ýn kuzeyindeki yanlýþlarýndan 2006 yýlýnýn son MGK toplantýsýyla birlikte ‘resmen’ dönmüþ oldu. O dönem Türkiye’de siyasi iktidarýn, Irak politikasýný Genelkurmaydan devralmasýyla birlikte farklý bir süreç baþlamýþ, anlamsýz ve gereksiz çekiþmeler bir kenara býrakýlarak, yeni bir devlet politikasý inþa edilmiþti.
Türkiye, bu akýllýca hamlesinin karþýlýðýný hýzla görmeye baþladý. Irak Kürtlerini dýþlayan politikalarýn yerini, kuþatýcý, ekonomik, kültürel ve siyasi iliþkiler almaya baþlayýnca, bugün taraflarýn kaderlerini ortak gördüðü bir aþamaya geçildi.
Kim ne derse desin þu anda Ankara-Erbil iliþkileri en üst düzeyde ve kelimenin tam anlamýyla bir entegrasyon süreci yaþanýyor. Uçuþan komplo teorilerine aldýrmadan soðukkanlý bakýlýnca, Türkiye’nin içeriden dýþarýya hamle yaparak stratejik üstünlüðü ele aldýðý görülüyor.
Ankara’ya olumsuz rol yükleme alýþkanlýðýnda olanlarýn asla göremeyecekleri bir yeni durumdan söz ediyoruz.
***
Son 10 yýldýr tarihinin en büyük çýkýþlarýndan birisini yakaladý Türkiye. Ekonomisi dev adýmlarla büyüdü, içeride dengelerini demokrasi ve özgürlük yönünde kurmayý baþardý. Ama en önemlisi, kendisine sorun dayatýlan bir ülke olmaktan çýkýp, sorunlarý sýnýrlarýnýn ötesinde göðüsleme/önleme alýþkanlýðý kazanmaya baþladý.
Bugün dýþ politikayý eleþtirenler, Baþbakan Tayyip Erdoðan’ýn eskisi gibi bölgede etkin olamadýðýný dile getirenler, Dýþiþleri Bakaný Ahmet Davutoðlu’nu ‘sýfýr sorun’ politikasýný iflas ettirmekle suçlayanlar, doðru yere bakmýyorlar. Sorun zaman zaman yaþanan aksaklýklar, eksikler ya da tökezlemeleri merkeze alýp, bütünü görememekten kaynaklanýyor.
Tarihin doðru yerinde, safýnda duran bir Türkiye var. Sadece Irak örneði bile bunu göstermeye yeter de artar bile. Bakýn üst üste gelen Kraliyet deðerlendirmelerine; Ankara’nýn doðal sýnýrlarýyla meþgul olmasý birilerini sandýðýmýzdan çok daha fazla rahatsýz ediyor.
Söylemeden geçmek olmaz. Bu tabloda CHP’li Gürsel Tekin’in dile getirdiði ‘Bütün Ortadoðu Kemal Kýlýçdaroðlu’nun liderliðini bekliyor’ sözü, biraz kötü bir þaka gibi görünüyor.
Hangi Ortadoðu? Beþar Esad’ýn, Hüsnü Mübarek’in yaþadýðý, halkýna zulmettiði Baas ve benzeri diktatörlüklerin Ortadoðusu mu?
Önce buna karar vermek gerekiyor.