Kılıçdaroğlu’nun bayram performansı

Ana muhalefet lideri bu sene birbirine bitişik gelen iki bayramda da, doğruyu söylemek gerekirse “yüksek performans” sergiledi, bir nevi “acıyı bal eyledi”.

Kaygıda, tasada değilse de yöntemde ve önceliklerde birbiriyle uyuşmaz görünen hem eski, hem yeni CHP’nin beklentileri uyarınca hareket etti; zindanı da meydanı da deneyimledi ve koltuğa oturduğu günden beri henüz ortak bir söylemde buluşturamadığı partisinin farklı politik gruplarıyla en azından kişisel albümünekoyabileceği türden ayrı ayrı fotoğraf çektirmeyi başardı.

Mapushane önünde

İlk fotoğraf kurban bayramının ilk gününe ait. Kılıçdaroğlu sabahleyin ilk iş Silivri cezaevine giderek tutuklu milletvekilleriyle bayramlaştı, kapıda basına açıklama yaparken adeta “kükredi”. Bu politik atağın tabanda ve teşkilatta, Ergenekon ve Balyoz davası iddianamelerinde ortaya konulan icraatları “suç” değil “hak” olarak görenlerce büyük bir memnuniyetle karşılandığını, birilerince de “cesaretli ve vefalı olmak” gibi bir haslet paketine sarıldığını söyleyebiliriz.

Subaylara çıkışarak “sizin koruyamadığınız cumhuriyete biz sahip çıkmak zorunda kalıyoruz” diyen, diyebilen, cumhuriyetin askere değil cumhura ait olduğu bilgisinden mahrum kişinin CHP İstanbul İl Başkanı olduğunu hatırlamak, karşı karşıya olduğumuz “patolojik” durumun ne kadar genel olduğunu anlamamıza yardımcı olacaktır. Ki Kılıçdaroğlu, bu patolojiyi iyileştirmek yerine beslemeyi ve oradan beslenmeyi seçmenin politik getirilerine fit olmuş görünmektedir.

Kürtlerin diyarında

İkinci fotoğraf ise Diyarbakır’da çekildi. Sayın Genel Başkan, partisinin kaç zamandırvar olmadığı, oy almadığı, karşılığının bulunmadığı ülke toprağına giderek Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’in makamından açıklamalar yaptı. Büyük bir cömertlikle, çözüm için gerekirse siyasi hayatını bile feda edeceğini söyledi.

Türkiye için küçük olsa da CHP için büyük bir adım olan ama somutlaşmadan buharlaşan “çözüm için biz de varız” çıkışının cılız da olsa bir devamı olarak kaydedilebilirdi elbette bu iyi niyetli ziyaret. Eğer ziyaretin “politik bir gösteri” olmaktan öte esaslı bir içeriği olabilseydi, yapılan konuşma onca laf kalabalığına rağmen meseleye bir yerlerinden değmeyi başarabilseydi ve CHP, Anayasa Komisyonu’nda vatandaşlık tanımı dahil çözüm için direten değil uzlaşmaya çabalayan bir parti olabilseydi.

Ulus’ta seferberlik halinde

Kemal Kılıçdaroğlu’nun albüm kapağına koyabileceği asıl fotoğraf ise Ulus’ta, polisin lüzumsuz müdahalesi sonucu biber gazına kahramanca direnirken çekildi. Sadece başkentte bile resmi yahut şenlikli onlarca cumhuriyet kutlaması yapılmasına, bir kısmına zaten bizzat katılmasına rağmen, epeyce bir zamandır hazırlandıkları “memlekette bayram kutlanmıyor, cumhuriyet elden gidiyor, şeriat geliyor simülasyonu” gereği, ilan edilen seferberlikte o da yerini en ön safta aldı.

“Prodüksiyonu” ise Ankara valiliği üstlenmişti. “Yasak kardeşim” diyerek, barikat kurup kalabalığa tazyikli su ve biber gazı sıkarak simulasyona gerçeklik duygusu kattı. Böylece, iktidara politik olarak muhalefet edemeyenlerin, göreve çağırabilecekleri bir ordularının bile kalmadığı ama coşku dolu 2007 mitinglerinin hatırasıyla da artık avunamayıp “biz acaba kaç kişiyiz” dedikleri noktada çıktıkları sefer, beyhudelikten kurtulmuş oldu. Kemal Kılıçdaroğlu da “Kemalizmin yılmaz çocukları” arasındaki “dirençli lider” fotoğrafıyla siyasi hayatının en iyi işini çıkardı.

Ezcümle; memleketin meselelerine dair tutarlı, bütünlüklü ve gerçekçi politikalar üretmesi, bir iktidar potansiyeli taşıması ve o sorumlulukla muhalefet etmesi beklenen ana muhalefet lideri, görünen o ki mendili atmış durumda. Selefinden ayrıştığı noktaların bir ilüzyondan ibaret olduğunu ispat edercesine bayram etti bu defa. Belli ki sandıktan çıkmanın doğru muhalefetle değil mağdur fotoğrafı vermekle mümkün olacağını sanıyor.