Merak ediyorum, acaba günümüz anne babalarýnýn bugün yaþadýklarý acý, ýstýrap ve hayal kýrýklýklarý tarihin bir baþka döneminde yaþanmýþ mýdýr?
Merhamet ve sevgiyle gözlerinin içine baktýklarý evlatlarý günün birinde onlara en büyük acýyý yaþatmýþ mýdýr?
Soruyu tersten de sormak mümkün: Günümüz çocuklarýnýn yaþadýðý acý, ýstýrap ve hayal kýrýklýklarýný tarihin bir baþka döneminde yaþamýþ mýdýr çocuklar?
Merhamet ve sevgi bekledikleri anne-babalarýndan bu ihtiyaçlarýný karþýlayabilmek için hiç istemedikleri þeyleri yapmaya zorlanmýþ mýdýr çocuklar?
Ýþte günümüzde yaþadýðýmýz iki yönlü dram bu. Anne babalar yýllarca kýz veya erkek diye büyüttükleri çocuklarýnýn günün birinde çok farklý bir kimlikle karþýlarýna çýkmalarýnýn acýsýný, ýstýrabýný ve hayal kýrýklýðýný yaþýyorlar. Çocuklar ise kendi cinsiyetleri dýþýnda bir cinsiyetin dayatýlmasý sebebiyle, anlam veremedikleri büyük acýlar ve hayal kýrýklýklarý yaþýyorlar.
Hem dünyada hem ülkemizde, "toplumsal cinsiyet" saçmalýðý adý altýnda cinsiyet deðiþtiren veya cinsiyet deðiþtirmeye zorlanan bireylerin baþta kendilerine sonra topluma verdikleri zararlarla yavaþ yavaþ yüzleþilmeye baþlandý. Yýllardýr "kýz" veya "erkek" olarak bildikleri çocuklarýnýn bir anda karþýlarýna farklý cinsiyetlerle çýkmalarýnýn þoku aileleri periþan ediyor.
Anne babanýn yaþadýðý hayal kýrýklýðý bir yana hormonal dengesi alt üst olmuþ kiþilerin duygularýna hâkim olamayýþý sebebiyle ortaya çýkan cinnet halleri ailelerde büyük parçalanmalara yol açýyor.
"Erkeklik" ve kadýnlýk" duygularýnýn çarpýþmasý sonucu ortaya ne olduðu belli olmayan patlamaya hazýr zombiler çýkýyor. Bunlar ne sevinçlerine ne de öfkelerine hâkim olabiliyorlar. En ufak bir gerginlikte tamiri imkânsýz zararlar verebiliyorlar çevrelerine.
Çevremizde bu konudaki þikâyetler o kadar arttý ki...
Daha çocuk yaþta anne veya baba baskýsýyla cinsiyet deðiþtirmeye zorlanan çocuklarýn yaþadýklarý dramlar ise ayrý bir konu.
Bu çocuklarýn yaþadýklarý travmalar ve intihar haberleri her ne kadar gizlenmeye çalýþýlsa da gerek sosyal medya gerekse diðer mecralar aracýlýðýyla yayýlmaya baþladý.
"Toplumsal cinsiyet" kavramýný normalleþtirmeye çalýþanlar ve LGBT'nin aileye zarar vermeyeceðini iddia eden siyasiler, sanatçýlar, gazeteciler, akademisyenler vs. toplumun yüzleþmeye baþladýðý bu acýlarla karþýlaþsaydý acaba tepkileri ne olurdu.
Mesela diyelim ki; JW Marriott Otel veya Bilkent Otel'de þatafatlý bir düðün planlamasý yapýlmýþken son anda siyasi gerekçelerle Çankaya Belediyesi'ne ait bir salonda düzenlenen düðünle evlenen Kemal Kýlýçdaroðlu'nun oðlu, eþinden boþanma kararý aldý.
Belli bir zaman sonra oðlu yeniden âþýk olduðunu ve ailesiyle yeni gelini tanýþtýrmak istediðini söyledi. Aile de bunu içtenlikle kabul etti.
Þimdi soralým, yeni gelinini tanýþtýrmak üzere kapýyý çaldýklarýnda Kýlýçdaroðlu "sakallý bir gelinle" karþýlaþsaydý tepkisi ne olurdu?
Sakallý geliniyle oðlunun düðününü bu sefer hangi CHP'li belediyenin düðün salonunda yapmayý tercih ederdi?
Ya da bu sefer siyasi gerekçelerle deðil de ahlaki gerekçelerle bu evliliðin olmasýna izin mi vermezdi?
Zira kendisi seçim vaadi olarak: "Etnik köken, inanç, engellilik, cinsel yönelim yasayla dezavantaj olmaktan çýkarýlacak" demiþti.
Canlý yayýnda Buket Aydýn'ýn "LGBT Türk aile yapýsýný bozuyor mu?" þeklindeki sorusuna "Hayýr efendim ilgisi yok. LGBTÝ Türk aile yapýsýný niye bozsun? " þeklinde cevap vermiþti.
Biz vermiþ olduðumuz örneði kendisinin söylediklerini referans alarak kurguladýk. Yukarýda zikrettiðimiz gibi LGBT'nin aileye zarar vermeyeceðini iddia eden siyasiler, sanatçýlar, gazeteciler, akademisyenler üzerinden de kurgulanabilir.
Dikkat çekmeye çalýþtýðýmýz bu "cinsiyet" meselesinin tahribat ve tahrifat etkisinin insan denen varlýðýn cinsiyetini ayýrt etmeksizin herkesi kapsadýðýdýr. Bu kapsamýn hedefinde insanüstü bir dönemin ya da tabiri diðerle insan sonrasý dönemin kurgulandýðýdýr.
Bu dönem: "Ýnsancýlýk sonrasý" anlamýna gelen, insaný merkezden çýkartýp bir bütünün parçasý olarak gören, evrende deðiþimin gerçekleþmesinde insan ve diðer varlýklarýn ontolojik olarak farkýnýn olmadýðýný –hayvanat, nebatat, insanat- ileri süren posthümanizmdir.
LGBT ve toplumsal cinsiyet meselesi gelmekte olan büyük tsunaminin küçük dalgacýklarýnýn köpükleri gibi görülebilir.
Sakallý gelinlerle, iktidarsýz kadýnlarla kapýmýzý çalacak her süreç daha büyük ve daha derin bir tahribat sürecinin ayak sesleri olacaktýr.
Bu bilgiler ýþýðýnda Bakan Yusuf Tekin'in yüreklere su serpen: "LGBT dayatmasý konusunda bizim bakýþ açýmýzý þekillendiren iki husus var. Birincisi toplumsal deðerler. Milli Eðitim Bakanlýðý toplumsal deðerleri gelecek kuþaklara aktarmak için çaba sarf eden bir kuruluþ. Toplumsal deðerlerimizle ters düþen konularla mücadele etmek zorundayýz. Müfredata "Türk Toplumunda Aile" dersi koyduk; mücadele etmekle mükellefiz" açýklamalarý çok önemli.
Zira toplumun kozasý ailedir ve çocuklarýmýz bu bilinçle yetiþirse geleceðimiz teminat altýnda olacaktýr.