12 Eylül’e yargý yolunu açacak referandumda “hayýr” kampanyasý yapan, Ergenekon’un avukatlýðýna soyunan, Balyoz Davasý’nda darbeye suçlanan askerlerin yanýnda yer alan, 28 Þubat Davasý’ný intikam hareketi olarak yorumlayan CHP lideri Kemal Kýlýçdaroðlu, þimdi darbe hukukuna son çaðrýsýný yapýyor.
Güvenip arkasýna düþer misiniz? “Evet” demesi neredeyse imkansýz olan bir soru bu.
Çünkü yukarýda verdiðim özet, CHP’nin bugüne kadarki tüm siyasetinin darbeci kesimle dayanýþma üzerine kurulu olduðunu gösteriyor.
Ergenekon davasý sanýklarýný aday yaparak davaya sahip çýkan Kemal Kýlýçdaroðlu, anti-demokratik duruþunu vurgulayan yazarlara da kendince hakaret ediyor.
Bir parti 3 dönemdir oyunu artýrarak iktidar olmayý baþarýyorsa, bunda onun baþarýlý icraatlarý kadar, muhalefetin halka güven telkin etmeyen duruþunun da büyük payý vardýr.
CHP bugün geniþ kitleler nezdinde halka karþý devleti savunan bir parti konumundadýr.
Ergenekon ve Balyoz’u muhalefeti susturma giriþimi olarak ele alan CHP lideri þimdi de 28 Þubat hesaplaþmasýný karalamaya çalýþýyor.
Oysa doðru tavýr, 12 Eylül Davasý’nda Erdal Erenler’in, Diyarbakýr Cezaevi’nde zulüm görenlerin, darbeye giden yolda kurban edilenlerin hesabýný sorabilmekti.
28 Þubat sürecinde demokratik tavýr alýp sivil-asker bu iþe bulaþmýþ herkesin yargý önüne getirilmesini talep etmekti.
Ama nerede...
Bugün herkes darbe döneminin kapandýðý konusunda hemfikir. CHP bile artýk sýrtýný askere deðil de halka dayayarak siyaset yapmak zorunda olduðunun bilincinde. Ancak ayaðýndaki pranga o kadar aðýr, darbelerdeki rolü o kadar önemli ki, demokrat bir tavýr alamýyor. Sonra da kalkýp kimsenin ciddiye almayacaðý eskimiþ paketleri yeni diye tekrar tezgaha koyuyor.
Kemal Bey CHP’yi deðiþtirmek istiyorsa, partisini gerçekten demokratik bir niteliðe kavuþturmak zorunda.
Bunu yapabilmek için de halkýn inancýna, kýyafet tercihine, siyasi kararlarýna saygý duymayý hem kendi öðrenmeli, hem de kadrolarýna bu fikri aþýlamalý.
Yoksa, bir yandan Ergenekon gibi derin devletin en kirli unsurlarýnýn avukatlýðýna soyunmak, bu davalarýn zanlýlarýyla televizyon pazarlýðýna oturmak, sonra da demokrasi paketi sunmak inandýrýcý olmaz.
Bu gerçeði görmeden de CHP iktidar þansý bulamaz.
28 Þubat medyasý
Hürriyet yazarý Yalçýn Doðan geçen hafta CNNTürk’te Dinç Bilgin’in askere teslim olduðu, kendi patronunun ise direnç gösterdiðini iddia etti.
Þu kadarýný söyleyeyim, bugün 28 Þubat benzeri bir olay yaþansa, asker bu gruptan tek bir kiþinin atýlmasýný ister mi, bir bakýn. 28 Þubat’ta da öyle olmuþtu.
Erol Özkasnak’ýn ifadesi, “Alçaklarý tanýyalým” yazýlarýnýn kime sipariþ edildiði, Ahmet Kaya, Hrant Dink, Orhan Pamuk’u hangi grubun yazarlarýnýn hedef aldýðý, Avukat Eren Keskin’e sadece insan haklarýný savunduðu için “Gördüðüm yerde taciz etmezsem namerdim” yazýlarýný kimin köþecilerinin kaleme aldýðý ortada.
Bu bir yana. Yalçýn Doðan bu süreçte Nail Keçili ile Murat Demirel’in fotoðrafýný bastýðý için iþinden olduðunu bile hatýrlamýyor.
SABAH daha önce de yazdým, 28 Þubat sürecinde tarihi bir yanlýþ yapmýþtýr ama Dinç Bilgin, þimdi o dönemin hesabýný yargý önünde veren Özkasnak’ýn “Dinç Basýný” diye aþaðýlama çabalarýna direnmiþ ve baþta Çetin Altan olmak üzere birçok yazarýna sahip çýkmýþtýr. SABAH’ýn ve kendisinin baþýna gelenlerde bu duruþun önemli bir rolü vardýr inancýndayým.
O yüzden kimse sahte demokratlýða soyunmasýn...