Kýlýç’tan Feyzioðlu’na

Ýkinci vak’a. Ve Baþbakan’dan patlama.

Önce Anayasa Mahkemesi Baþkaný Haþim Kýlýç ve þimdi Barolar Birliði Baþkaný Metin Feyzioðlu...

Karþýnýzda devlet ricalini oturmuþ, sizi dinler buluyorsunuz ve baþlýyorsunuz haþlamaya..

Konuþ, konuþ, konuþ.

Nasýl olsa seni tutan yok.

Karþýnýzdakiler “Devlet terbiyesi” sergiliyor, sizi dinliyorlar, ama sizin “Devlet terbiyesi” diye bir þeyi gözetmeniz gerekmiyor.

Yakalamýþken bir ders vermeniz lazým. Bu Baþbakan’ý terbiye etmeniz lazým. Cür’et müthiþ. Ne de olsa Türkiye’de, “Yargý cübbesi” böyle bir cür’et yetkisi veriyor sizse.

Ben, bu “Baþbakan patlamasý”nýn Haþim Kýlýç konuþurken gerçekleþmesini bekledim doðrusu.

Muhtemelen Haþim Kýlýç’ýn geçmiþine duyduðu saygýnýn izleri, o tepkiyi koymasýný önlemiþtir. Ve sanýrým o tepkiyi orada koymamýþ olmaktan dolayý çok piþmanlýk duymuþtur.

Ve belki de orada Cumhurbaþkaný bulunduðu için, onun konumuna saygý sebebiyle harekete geçmemiþtir.

Ama Danýþtay toplantýsýnda da dayak yemeyi göze almak, “yol olur” mantýðý ile, çok daha baþka toplantýlarda dayak yemeye razý olmak anlamýna gelirdi, Tayyip Erdoðan tecrübesinde bir siyasetçi bunu bilir.

Tayyip Erdoðan bu deðildir.

Ýkinci “One Minute” mü, evet.

Kimse “Tayyip Erdoðan sinirli adam, damarýna basýldý mý, feveran eder”, gibi bir yoruma yönelmesin. Tayyip Erdoðan, dövülmeyi, hele toplum önünde dövülmeyi içine sindiremeyen bir adam. Üstelik Baþbakan olarak dövülmeyi içine sindiremeyen adam. 

Tayyip Erdoðan, Türkiye’de, dünyada, bir siyaset çizgisinin sürekli dövüldüðünü gören bir adam.

Avrupa Birliði ile iliþkiler þimdi gündemde. Tayyip Erdoðan, Avrupa Birliði’nin Türkiye’yi dövmesine isyan ediyor. Kýbrýs’ta kol bükerek, fasýllarý sürekli askýda tutarak ve bunun için bahaneler üreterek dövülmeyi içine sindiremiyor.

Ýsrail’in Filistin’de çocuklara vurduðu her silleyi yüzünde hissediyor Tayyip Erdoðan.

Mýsýr’da yapýlan darbeyi Ýslam coðrafyasýnýn sürekli, kendi içindeki gurkalarla dövülmesi olarak görüyor.

Birleþmiþ Milletler Güvenlik Konseyi’nin, beþ daimi üyeden birisinin vetosu ile Suriye’deki vahþete göz yummasýný bütün dünyadaki insafsýz statükonun yansýmasý olarak görüyor.

Tayyip Erdoðan’ýn bütün bu çarpýklýklarý düzeltmesi tabii ki mümkün deðil.

Ama bu dünyanýn sade bir insaný olarak isyan sesini yükseltmeyi de bir insani sorumluluk olarak deðerlendiriyor. 

Daha dün yapýlan seçimde milletten saðlam bir güvenoyu alarak çýkmýþ bir siyasetçi, yarýnýn muhtemelen Cumhurbaþkaný adayý ve muhtemelen Cumhurbaþkaný, kendi ülkesinde kürsüye gelen insanlar tarafýndan dakikalar boyunca dövülecek.

Bilmem sayýn Cumhurbaþkaný, bu nutuklarý dinlerken herhangi bir rahatsýzlýk duymuyor mu? Rahatsýzlýk duyuyor da, nezaketen ses çýkarmama gereðini mi hissediyor? Yoksa “Bu sözler, bana deðil, Baþbakan’a” gibi bir dýþlama hissi içinde mi?

Bunlarý neden soruyorum:

Düþünüyorum ki, sayýn Cumhurbaþkaný da bu alenen yapýlan densizlikler karþýsýnda bir þey yapmalý. Ýþte olan oldu. Ýyi mi oldu? Sayýn Cumhurbaþkaný þimdi ne düþünüyordur acaba? 

Bana göre, Sayýn Baþbakan’ýn Kýlýç’a ya da Feyzioðlu’na “Cübbenizi çýkarýp siyasete soyunun” çaðrýsýnda bulunmasý haksýz deðil.  

27 Mayýs darbesinden sonra devreye giren ve yine 27 Mayýs düzenlemeleri ile devamlýlýk kazanan “Yargý cübbesini siyaset üzerinde vesayet olarak kullanma dönemi” sona ermeli artýk.

Kýlýç da cübbesini çýkarýp siyasete girsin, Barolar Birliði Baþkaný Feyzioðlu da...

Muhtemelen girecekler de...

Þimdi siyaset öncesi siyaset yapýyorlar. Bir anlamda cübbeyi siyasete yatýrým için kullanýyorlar.

Bana göre ayýp ediyorlar. Ayýp. Kýlýç’a yakýþtýramadýðým, Feyzioðlu’ndan beklediðim bir ayýp.