Kılık değiştirmiş Ergenekon’a Gezi denir!

Ergenekon soruşturması başladığında temel bir yanlış yapıldı. Bir kısım meslektaşımız, basına yansıyan ve henüz iddia değeri kazanmamış “bilgilerden” yola çıkarak, elan mevkuf bulunan kişiler hakkında, “hüküm” yerine geçecek cümleler kurdu.

Benzeri bir yanlışı, karşıt pozisyondaki meslektaşlar da yaptı.

Dosyayı okumadan, iddialara bakmadan hükmü yapıştırıverdi: “İçeri alınan herkes masumdur. Ergenekon diye bir örgüt yoktur. İddianame tepeden tırnağa safsatadır. Darbeci paşalar vatanseverdir.”

İçeri alınanlar arasından elbette “masumlar” olabilir (ki, cezaların büyüklüğüne bakarak, bazıları için “yazık oldu” nitelemesini ben de rahatlıkla kullanabilirim) ama herkes de sütten çıkma ak kaşık değildi...

Kaldı ki, “Ergenekon” diye bir örgüt var...

En azından “şemsiye” olarak var...

Bazı mahkûmlar bu ismi ilk kez duyduğunu söyleyebilir ama Kafes’iyle, Yakamoz’uyla, Ayışığı’yla, Sarıkız’ıyla, Danıştay suikastiyle, Cumhuriyet gazetesinin bahçesine bırakılan “dost bombalarıyla” ve rahip cinayetleriyle (Zirve Kitabevi katliamını da bu çerçevede değerlendirmek lazım) bütün “kriminal girişimler” bu başlık altında toplanmıştır.

Bu da “Ergenekon Terör Örgütünü” oluşturmaktadır.

İddianamede zayıf noktalar yok mu? Mutlaka vardır ama tepeden tırnağa safsata da değildir.

Sanık itiraflarıyla da sabittir ki, bazı “tatsız işler” olmuş...

Darbeye kalkışılmış.

Muhtıralar verilmiş...

Bazı basın patronları baskı altına alınmış...

Basın mensupları hakkında fişlemeler yapılmış...

İnternet andıçları hazırlanmış...

Bombalar atılmış...

İnsanlar öldürülmüş...

Suikast planları hazırlanmış... Bazıları tatbikat edilmiş.

Çoluk çocuğa silah üzerine “kuvvacı yeminleri” ettirilmiş.

Bunların hepsi (ve daha fazlası) olmuş.

Kemal Kılıçdaroğlu, “Nerede bu örgüt, adresini verin, gidip üye olayım” diyerek işi sulandırmaya ve Ergenekon davasının altını boşaltmaya çalışsa da, bu ülkede “illegal” yöntemlerle çalışan örgütler her zaman var oldu.

Bu tür örgütlerin (özelde de Ergenekon’un) varlığını biraz da şuraya bakarak anlıyoruz:

Necip Hablemitoğlu ve Hrant Dink son kurbanlardı.

Kaç yıldır aydın ve gazeteciler öldürülmüyor. (Uğur Mumcu ve Bahriye Üçok’tan başlayarak, bir dizi isim sıralanabilir. Devletin bekası uğruna cinayet işleyen bu yapı daha önce açığa çıkarılsaydı, anılan isimlerle birlikte Çetin Emeç, Muammer Aksoy, Turan Dursun bugün yaşıyor olacaktı.)  

Kaç yıldır metropollerde bomba patlatılmıyor.

Kaç yıldır dost gazeteler taciz edilmiyor.

Kaç yıldır faili meçhul cinayetler işlenmiyor.

Bundan daha ciddi kanıt olur mu Ergenekon’un varlığına?

Bu demek değil ki, faşistler kendilerini tamamen işlevsiz hale getirdiler.

Birtakım girişimlerde bulundular ama hepsinde de suçüstü yakalandılar.

Danıştay olayı mesela, ellerinde patladı.

Eski YÖK Başkanlarından birini hedef aldılar.

Hedef aldıklarıyla kaldılar

Gezi Parkı eylemlerinde “kılık değiştirerek” geldikleri için görece başarılı oldular ama Maocu Kemalistler sayesinde bu tertip de kısa sürede Cumhuriyet mitinglerinin akıbetine uğradı.