Selim ATALAY
Selim ATALAY
http://www.selimatalay.com
Tüm Yazıları

Kilo hesabı da satsan borcunu karşılamıyor

Önce işsizlik vuruyor... Sonra hane halkı, eğer varsa, teker teker işini kaybediyor... Evin aylık taksiti ödenemiyor, kredi kartları birikiyor, sonra kartları banka iptal ediyor... İş yoksa, ekmek de yok. Şanslıysan, belediyeden yiyecek kuponu alıp biraz karnını doyuruyorsun.

Aynı sırada kentin hizmetleri aksıyor... Sokak lambaları karardığında değiştiren olmuyor. Çöp toplanmıyor. Ambulans çağrıldığında araç normal süre olan 5-7 dakika yerine şanslıysan 15-20 dakikada geliyor... Ve de mahallede birisi makineli tüfekle ateş açarsa, ihbarda bulunduktan sonra polisin gelmesi bir saati buluyor.

Sonra aile umutsuzluk içinde evi terk edip başka bir kente dağılıyor. Hemen her Amerikan evinde bir köpek olur. Kendini besleyemeyen aile, köpeği de sokağa bırakıyor, terk ediyor. İş terk, köpek terk, ev terk, kent terk.

Detroit kentine hoş geldiniz... Kent mahkeme kararıyla iflas etti. Yani mahkeme kentin bir hesaba göre 11 milyar, bir hesaba göre 18 milyar borcunu artık ödeyemeyeceğini, emekli maaşları dahil hiçbir polis, itfaiye, sağlık görevlisi, elektrik sayaç okuyucusu ya da öğretmenin maaşının garanti olmadığını kararlaştırdı. Emekli maaşları hesapta anayasa koruması altındaydı: Değilmiş... Yılda 20 bin dolar maaş alan ve açlık sınırının zaten altında olan emekli 3 bin dolar alacak, o da şansı varsa.

Detroit, ABD tarihinin en büyük kent iflasıyla tarihe geçti. Kentin iflası şu demek: Belediye ve vilayetin-devletin yaptığı bütün hizmetler ve bu hizmetleri vermekle görevli olanlar için bütçe yok, maaş yok, para yok... Kentin iflası demek: 18 milyar alacağı olanlara -Şeker kardeşim, alacağınız olan her bir dolar için en fazla 15-16 cent alırsınız- demek... Sonra kentin 30-40 yıllık yeni borç bulması gerekecek. Kuşaklar sonra ödenebilecek borçlar bu şekilde yapılandırılacak, kent gelir için yeni vergi koyacak, gelir yaratmak için malvarlığı satacak, yaratıcılığını kullanarak yeniden işlemeye çalışacak... Eğer şansı varsa.

Detroit ABD tarihinde -Otomobil Kenti- diye geçer. ABD oto endüstrisi 1900’lerde bu kentte doğdu, büyüdü. Bir zamanlar 2 milyon nüfusu ile ABD’nin dördüncü büyük kentiydi. Şimdi 700 bin nüfus ya var ya yok. O nüfusun da üçte biri açlık sınırının altında... Detroit hâlâ ABD’nin 18. büyük kenti, ama kent boşalıyor.

2008 kriziyle birlikte tırmanan işsizlik ve sefalet Detroit’i boşaltıyor. 350 bin hane var, bunların 80 bini terkedilmiş, boş... Mahalleler sokaklar ölü, hayalet kent. Boş evler ya suç faaliyetleri için ya da zevkine yakıp tutuşturmak için kullanılıyor. O kadar çok yangın çıkıyor ki, itfaiye yetişirse, küllere yetişiyor... Sokak lambalarının yarısı yanmıyor. Ampulleri değiştirecek para yok. Zaten ampul de yok... Elektrik şebekesi var-yok arasında. Parkların üçte ikisi kapanmış.

Mahalle arasında silah sesleri, günlük hayatın parçası. Suç oranı, ABD rekoru kırıyor. Bu arada, Detroit -siyahların- kara derililerin kenti. Polis de müflis. Son 10 yılda polis sayısı yüzde 40 azalmış. Suç dosyalarının ancak yüzde dokuzu çözülüp sonuca bağlanıyor.

Ve köpekler... 700 bin nüfuslu şehirde başıboş en az 50 bin köpek var... Afrika’daki kuzenlerini kıskandıracak biçimde sokaklarda dolaşıp, çöplere dalıp, gelene geçene saldırıyorlar... Hepsi fifi değil, vahşi-yırtıcı köpekler. Detroit batağında daha da vahşileşmişler.

Dert: Detroit’i nasıl kurtaracağız- değil... Dert: Alacaklılara biraz para nasıl bulunacak, sonra yeni borç nasıl alınacak. Mevcut alacaklıları bir şekilde ikna etmezsen, yeni para da bulamazsın... İkna şekli, borcu az sil, ama faiz al... Detroit’in gelecek kuşakları sonra öder... Gelir için kentin önemli binalarını satmak, bir fikir. Falanca şirket giderek kötüleyen bir kentte neden bina alsın, alıp da hangi işte, istihdamda kullansın? Kent merkezinde General Motors otomobil şirketinin gökdeleni bir şaka gibi duruyor. GM 2008 krizinde batmış, Washington tarafından kurtarılmıştı. Merkezi hükümet banka ve mümkünse oto şirketi kurtarıyor, belediyeleri kurtarmaya ise  girmiyor.

Gelir için diğer parlak fikir: Kent müzelerindeki değerli sanat eserlerini satmak. Van Gogh, Matisse tabloları, heykeller falan var... Meşhur müzayede evi, eserlere şöyle bir bakmış: En fazla 900 milyon dolar eder- diyor. 18 milyar alacaktan söz ediyoruz. Daha iyimserler, 2.5 milyar- diyor... Yine devede kulak. Üstelik müzeyi de satarsan, kentin olmayan karizması eksiye inecek. İtfaiye maaşları için Van Gogh satma fikri, sanat meraklılarını dehşete düşürürken, bankerlere ve maaş bekleyenlere makul geliyor. Hem sanat toplum için değil mi! Ancak bu kez Detroit’i sanat da, siyaset de kurtaramıyor.

 twitter.com/selimatalayny