Gündemde çok sayýda köþe yazýsý konusu var. Hani, insan haftada üç, dört deðil, kýrk dört yazý yazmak zorunda olsa yine de konular peþinizden koþturacak.
Cumhurbaþkanlýðý meselesi var, Aðustos sonrasý kimin AK Parti’nin baþýna geçeceði, kimin baþbakan olacaðý meselesi var, nüfus kaðýtlarýndaki din hanesi konusu var, alevi meselesi var, YAÞ meselesi var ve baþka sayýsýz konu var, en önemlisi açýklanacak vizyon belgesi konusu var.
Ancak, ben bugün, Sivas-Madýmak felaketine iliþkin yeni yayýnlanan bir haberi tercih edeceðim.
Gazeteciler.com sitesinde rahmetli Mehmet Ali Birand’ýn yayýnlamak istediði Madýmak felaketine iliþkin ama çok uzun süre yayýnlanamayan bir kasetini gördüm, Cüneyt Özdemir bu kaseti geçen sene yayýnlamýþ. Sitedeki haberden alýntý yapýyorum:
“Videoda sayýlarý 30-40 civarýnda olduðu anlaþýlan elleri silahlý askerler, otelin önündeki kalabalýðýn hemen arkasýnda duruyor. Toplamda 35 kiþinin yanarak ya da dumandan boðularak öldüðü otelin ateþe verilmesinden az evvel, anlaþýlmaz bir nedenle askerlerin olay mahallinden uzaklaþtýrýldýðý görünüyor. Cüneyt Özdemir sözkonusu görüntüleri yayýnladýðý programda, ‘müthiþ haber deðeri olan o görüntüleri biz o dönemde yayýnlayamadýk’ demiþti. Efsanevi gazeteci M. Ali Birand da, ‘Evet yayýnlayamadýk. Bu konuda baský gördük’ diyerek Özdemir’i doðrulamýþtý. Birand, ayný programda görüntülerdeki askerlere geri dönmeleri konusunda kimin talimat verdiðini ve komutanlarýnýn kim olduðunu asla öðrenemediklerini söylemiþti.”
Madýmak felaketini tekrar kaþýmak istemiyorum ama rahmetli Mehmet Ali Birand’ýn öðrenemediklerini bugün öðrenmek kanýmca kamuyu doðrudan ilgilendiren bir konu.
Otelin önünde bir maþa sürüsü var, “asker Bosna’ya” diye baðýrýyorlar, asker çekilirken de “en büyük asker bizim asker” diye baðýrýyorlar, bu lümpenlerin sýradan birer maþa olduklarýna hiç kuþku yok, gerçek dindarlar da bu korkunç sloganlardan alýnganlýk göstermesinler lütfen.
Ama, iþin bir de çok vahim, maþa alegorisi ile açýklanamayacak bir baþka boyutu daha var ve bu boyut da aynen rahmetli Birand’ýn dile getirdiði boyut.
Otelin önüne kadar gelen ve olaylara müdahale edemeyen (!) askerlerin baþýndaki o komutan bozuntusu subay kimdir?
Bu subay bu olaydan sonra ne yapmýþtýr, hakkýnda bir soruþturma açýlmýþ mýdýr, yoksa önemli görevlere mi getirilmiþtir?
O subaya otelin önünden çekilmeleri talimatýný kim, kimler vermiþtir?
Bu bilgiler nasýl olmuþtur da bugüne dek kamuoyundan gizlenebilmiþtir?
Basýnýmýz neden bu konunun üzerine ýsrarla gitmemiþ, gidememiþtir?
Bu videonun yayýnlanmasýný o tarihlerde kimler, hangi uðursuz güçler engelleyebilmiþtir?
O dönem yakýn tarihimizin en karanlýk günleri, sene 1993, bunu unutmayalým, Çankaya’da Demirel, Baþbakanlýkta Çiller, Genelkurmay’da da Doðan Güneþ var, baþka ne diyebiliriz ki?
Ama o günlere eski Türkiye, bugünlere de yeni Türkiye diyebilecek isek, askeri o otelin önünden kim çekti, bu talimat nereden geldi, bugün bu konularýn kesinlikle gölgede kalmamasý þart.
Eski Türkiye-yeni Türkiye çok anlamlý ayýrýmýnda bugün hala mesele çýkaran konularýn baþýnda açýklanmasý bence olanaksýz zaman aþýmý konularý var.
Kemal Türkler cirayeti davasýný, 16 Mart Ýstanbul Üniversitesi katliamý meselesini kimler, devletin içine yuvalanmýþ hangi karanlýk güçler göz göre göre zaman aþýmýna uðrattý?
Daha çok yeni, o korkunç Benzer davasý nasýl oldu da zaman aþýmýna kurban gidebildi?
Ana konuya dönelim, otelin önünden askeri çeken o komutan bozuntusu kimdi, talimatý (!!!) kimlerden aldý?
Yeni Türkiye bu sorularýn cevabýný öðrenebileceðimiz, Benzer davasýnýn zaman aþýmýna kurban gitmediði bir Türkiye olmalý.