Mevcut siyasi tabloyu ve yakýn geleceði okurken, elimizde henüz yeterli bilgi olmadýðýný düþünenler var. Haklý olabilirler. Ancak bu durum analiz yapmaya engel deðil. Hatta dikkatli bakýlýrsa yeterince bilgi olduðu bile söylenebilir.
Türkiye’yi yakýn gelecekte kim yönetecek sorusu kuþkusuz önemli ve hepimizin cevabýný merak ettiði bir soru. Buna mevcut siyasi aktörlerin duruþlarý ve hamleleri üzerinden bakarak cevap arayabiliriz. Güç dengelerini kim kurabilir ve devam ettirebilir diye de bakabiliriz.
Ama galiba baþka bir yerden de bakmak mümkün. Türkiye’yi kim yönetecek sorusu kadar, nasýl bir Türkiye yönetilecek diye bir baþlýk açabiliriz. Bu da bizim önümüze bambaþka ufuklar getirebilir.
Sözün özü, Türkiye’yi kim yönetecek sorusunun cevabý, aslýnda bizi nasýl bir Türkiye bekliyor sorusunun parantezinde gizli. Bunun için de bizi bekleyen bölgeyi ve dünyayý konuþmak gerekiyor.
***
Herkes kendi bulunduðu siyasi pozisyon üzerinden okuma gayretinde olsa da, devasa, ama gerçekten devasa boyutlar kazanan Kürt sorunu üzerinden ortaya çýkan ‘müzakere süreci’ yakýn geleceðin belki de en önemli baþlýðý olarak görülmeli.
Kürtler hakkýndaki görüþ ve yaklaþýmlarý, ‘güvenlik’ merkezli olanlarla konuþabileceðimiz fazla bir þey yok. Elbette bu sorunun güvenlik boyutu var, ama çözümü güvenlik merkezli olamaz.
Nitekim ülkemizi yöneten yeni ‘siyasi akýl’ bu konuda çok ciddi mesafeler aldý. Belki tüm taþlar yerine oturmasa bile artýk bir ‘medeniyet perspektifi’ üzerinden yol alýnýyor. Sadece siyaset ve ticaret üzerinden deðil, ortak tarih, coðrafya, kültür ve elbette kader anlayýþý üzerinden bir arayýþ þekilleniyor.
Ýþte Türkiye’yi yakýn gelecekte yönetecek liderliðin önünde hem zorlu, hem de olmazsa olmaz bir yol haritasý var. Sadece müzakere örneði bile bu durumu anlatmaya yeter.
Bunun yanýna elbette bir olmazsa olmaz listesi eklenebilir. Mutlaka yeni bir anayasa, mutlaka demokratikleþme çýtasýnýn daha da yükseltilmesi ve bunlarý yaparken parçalanan, ayrýþan ve küskünlükler yaþayan kesimlerin bu sürece katkýlarýnýn yeniden saðlanmasý.
Dahasý da var. Dýþ politikada bir kýsmý kendi tercihlerimizle, bir kýsmý coðrafyanýn kaderiyle, bir kýsmý da kendi yanlýþlarýmýz üzerinden þekillenen bir tablo var karþýmýzda. Bunun yeniden ve cesaretle ele alýnmasý, küresel ölçekte þekillenen dengeler etrafýnda yeni adýmlarýn atýlmasý gerekiyor. Suriye, Irak ve diðer tüm alanlarda neyi ne kadar doðru yaptýðýmýzý gözden geçirmenin tam zamaný.
***
Baþtaki soruya tekrar dönersek, Türkiye’yi kim yönetecek sorusu yerine, nasýl bir gündemin bizi beklediðini ve bu aðýr gündemi kimin taþýyabileceðini sormak daha doðru görünüyor.
Yüzleþme, hesaplaþma, cesaret, yeni hamleler ve risk alabilecek bir liderlik.
Yeni dönemi böyle bir liderlikle göðüsleyebilir Türkiye. Bu çizgiyi ve yükseliþi Recep Tayyip Erdoðan’la yakaladýk, þu anki tabloda onunla devam etmek en doðru seçim olarak görünüyor.
Diðer tartýþmalar kendi halinde devam etsin. Ama geleceðe bakan herkes, bizi taþýyacak liderliðin, ayný zamanda hangi sorunlarýn üstesinden gelebileceðini de ortaya koyarak hesap yapmalý.