Kim doksanlara dönüyor?

Seçimlere neredeyse iki hafta kaldý. Ancak geçtiðimiz cumartesi yaþanan saldýrýnýn ardýndan, en azýndan kampanya düzeyinde seçimlere dair bir haraketlilik yok. Kuþkusuz terörün hedefi ayný zamanda hayatýn akýþýný bozmak, insanlarý tedirgin etmek ve böylece manevra alanýný geniþletmek. Ama siyasi partilerin, yaþanan acýlara duyarlý olup sessiz bir çalýþma yürütmeleri yine de çok önemli.

Keþke böyle bir mutabakat, daha büyük sorunlar üzerinde de gerçekleþebilse. Ne yazýk ki Ankara’da meydana gelen son terör saldýrýsý sonrasýnda ortaya çýkan tablo gösterdi ki, mevcut tabloda siyasi aktörlerin ortak çözümler üretmek bir yana, konuþabilmesi bile çok zor.

Türkiye, yakýn geçmiþte kendi iç dengelerini daha saðlam hale getirebilmek için barýþa dair önemli bir hamle yaptý. Bu hamle, kuþkusuz baþýndan itibaren büyük riskler taþýyordu ama, toplumun geniþ bir kesimi tarafýndan desteklendi. Çünkü insanlar fedakarlýk gösterdi. Yaþadýðý acýlarý öne çýkarýp geleceðin önüne geçmek yerine, ülkenin nefes almasýný tercih etti. Bunun nasýl bir fedakarlýk olduðunu anlamak, ancak o acýlarý yaþamakla mümkün.

Bu duyarlýlýk, bu fedakarlýk, bu muazzam saðduyu istismar edildi. Kelimenin tam anlamýyla ayaklar altýna alýndý. Terör örgütü, elbette kendisini çok aþan bir akýlla hareket ediyor. Ancak ayný zamanda kendi içimizde pek çok güç merkezinin, örgütün ve onun parantezindeki yapýlarýn güçlenip yaygýnlaþmasýna destek olduðu da çok açýk. PKK, bir yandan bölgesel ve uluslararasý dengeleri, diðer yanda ülke içinde bu hesaplarýn uzantýsý olarak hareket eden güçleri kullanarak, barýþ sürecini bir savaþ hazýrlýðýna dönüþtürdü.

Þimdi devletin en tepesinden baþlayan ve giderek daha güçlü hale gelen mücadele kararlýlýðý, bu hesaplarý bozduðu için hedef alýnýyor. Türkiye’de terörle mücadeleyi ‘Doksanlý yýllara dönmek ve hukuku ayaklar altýna almak’ olarak tarif etmeye çalýþanlarýn gayreti bu. Kimsenin geçmiþe döndüðü yok. Ama terör örgütünün ve onun siyasi uzantýlarýnýn kirli hesaplarýndan vazgeçmediði çok açýk. Bunun önünü kesmek için yapýlan her hamleyi çok tanýdýk yöntemlerle demokrasi dýþý ilan etme gayretindeler.

Diðer yandan bu mücadeleyi yetersiz görüp, her þeyi tamamen güvenlik üzerinden algýlama eðiliminde olanlar var ki, açýkçasý onlarýn tezlerinin de mevcut sorun karþýsýnda bir anlamý yok. Çünkü eðer devlet bir yandan kararlý bir mücadele yürütüp, diðer yandan bir siyasi akýlla farklý alanlara bakmayý baþarabiliyorsa devlettir. Etnik temelli bir sorunun, üstelik böyle bir coðrafyada sadece güvenlik tedbirleriyle çözülemeyeceðini görmek zorundayýz.

Siyaset için belki de en zorlu alan burasý. Bir yandan kararlý bir mücadele; ama diðer yandan gerek içeride, gerek bölgede, gerekse tüm uluslararasý zeminlerde bir müzakerenin, bir diyalog kapýsýnýn açýk tutulmasý. Bunlarýn birlikte yönetilmesi gerekiyor; bu asla taviz anlamýna gelmiyor. Devlet iradesini belli alanlarda ortadan kaldýrmak anlamýna da gelmiyor.

Terörü þu veya bu þekilde Türkiye’nin baþýna bela edenler, geçmiþte bu sorunla bizi esir almýþtý. Þimdiki durumun farký, bu kez terörün Türkiye’nin yükseliþini durdurmak üzere devreye sokulmasý.

Elbette tüm bunlarý aþan bir baþka zorluk, bu mücadelenin demokratik haklar ve özgürlükler alanýndaki kazanýmlarý geriye götürmeden yapýlabilmesi. Bu da tecrübenin yaný sýra, soðukkanlýlýk ve bu alanda kurulan tuzaklara düþmeyecek bir basiret gerektiriyor.