Kim kazandý - kim kaybetti!

Her ekonomi anlayýþýnýn kazanan ve kaybeden tarafý farklýdýr.

Mesela sadece þaþalý büyüme istersiniz:

Zenginin daha zengin olduðu, hýzlý büyüme oranlarýnýn dillere dolandýðý bir dönem yaþarsýnýz. Ama geniþ halk kitleleri büyümeden pay alamaz; yeterince yararlanamaz.

Küresel ekonomide 80 sonrasý bu ekonomik anlayýþ hakimdir. "Zengini daha fazla zengin et ki fakire iþ versin" þeklinde felsefesi özetlenebilir. 

Oysa güçlü bir sosyal büyüme de isteyebilirsiniz:

Ýnsaný öne çýkaran bu büyüme þekli ile zengin bir orta sýnýf (Rahmetli Özal deyimi ile 'ortadirek') oluþabilir. O zaman ülke olarak fazla þaþalý büyüme oranlarý yakalamazsýnýz ama geniþ halk kitlelerini mutlu edersiniz.

***

Türkiye nasýl bir ekonomik model uyguluyor?

Yani Türkiye büyürken kim kazanýyor- kim kaybediyor?

Burada kaybetmek derken aslýnda gelirden veya fýrsattan daha az oranda yararlanmayý da kast ediyoruz.

TÜÝK'in son sabit fiyat hesabý 1998 yýlýna ait. 1998 yýlýndan 2011 yýlsonuna kadar Türkiye nasýl büyüdü? Mesela hangi sektörler hýzlý büyürken hangi sektörler daha az büyüdü?

Önce eskilere bakalým:

Sosyal politikalarýn güçlü olduðu 1950-60 ve hatta 70'li yýllarda  Türkiye daha hýzlý büyüyen bir ülkeymiþ.  

Hýzlý büyümenin de ana gücü de sanayi sektörü olmuþ. Örneðin 1968'den 1998 yýlýna 30 yýlda yüzde 300'e yakýn büyüyoruz. (%277,1)

Keza ayný yýllarda (1968-98) sanayi sektörü ise çok daha hýzlý bir büyüme oraný yakalýyor. (yüzde 491,2)

Sanayi sektörü yaklaþýk her 1 liralýk ülke büyümesine karþýlýk 1,5 liralýk büyüme yakalýyor. Bu durum ise gayet normal. Çünkü bazý sektörler hýzlý geliþmediði gibi krizlerde de hýzlý daralmaz. Mesela tarým sektörü daha çok tarým alaný ve hava þartlarýna baðlýdýr. Yani esnekliði daha azdýr.

Ama sanayi sektörü ekonomik ortamdan çok etkilenir; hýzlý büyür, ama hýzlý da daralýr.

Bu nedenle büyüme dönemleri ayný zamanda bir sanayileþme dönemleridir. Peki son yýllarda da bu böylemidir?

Mesela son 14 yýlda milli gelir yüzde 63,6 büyürken sanayi sektörü (imalat) 66,9 büyümüþtür. Milli gelir kadar büyüyen bir sanayi sektörü.

Bu tablo bize gösteriyor ki Türkiye Devletinin büyüme gücü-itici motoru artýk sanayi sektörü deðildir.

Sanayileþmeden mi vazgeçtik bilmiyoruz.

Ama artýk sanayi ve sanayici gerilerdedir.

***

Peki; kim kazanýyor?

Elbette dünya ekonomik düzeninin benzeri yapý: yani para!

Türkiye'de de Milli gelir artýþýnýn (%63,6) iki katýndan fazla mali sektörün büyüdüðünü görüyoruz.( %156,6)

Paracýlarýn, finanscýlarýn, bankacýlarýn kazandýðý bir Türkiye modeli ile karþý karþýyýz.

Ve bu modelin sorunlarýna en ciddi tespiti MÜSÝAD yapýyor.

Diyor ki "Orta gelir tuzaðýna düþmeyelim". Bu tespit çok ama çok önemli. Sanal zenginlik üzerinden kendimizi gerçek zengin sanýp kandýrmamamýz gerekiyor. Dünyada kendini zenginleþen sanan her 10 ülkeden sadece 1'i gerçekten zenginleþebilmiþ.

Ülkemiz büyüme modelinde özellikle 2006 sonrasý dikkat çekiyor:

Son beþ yýlda

Türkiye %18,7

Sanayici %21,7

Paracý-bankacý-finanscýdan oluþan mali kesim %52,1 büyüme göstermiþ.

***

Çalýþan kesimin durumuna baktýðýmýzda ise karþýmýza orta gelir tuzaðýnýn bir baþka yüzü çýkýyor.

Ýþçi statüsünde kamuda ve özel sektörde çalýþanlar kaybetmeye devam etmektedir. Özellikle kriz süreçlerinin uzun süre etkilediði özel sektörde 2008 yýlýndan beri yaþanan ücret týrpaný devam etmektedir.

Son on yýlda görülmüþtü ki kazanan kesim ücretleri kamu tarafýndan belirlenen kesimdir.

Memur kazanmýþtýr (yüzde 33,2 reel ücret artýþý)

Asgari ücretli kazanmýþtýr (yüzde 37,9 reel ücret artýþý)

Ama iþçi;

býrakýn reel kazancý korumayý, eski kazandýklarýndan bile kaybetmiþtir.

Ücretten kamuda çalýþan iþçi yüzde -23,0 kaybetmiþtir. Özel'de çalýþan iþçi ise yüzde -16,3 kaybetmiþtir.

Dünya son yýllarda parasallaþan, malileþen, finansallaþan ve bankacýlýða baðlýlýðý artan ekonomik yapýnýn buhranýný yaþýyor.

Ayný dönemde ise ülkemiz büyüme oranlarý mali kesim üzerine yoðunlaþýyor. Ücretli kesim ise sadece devlet üzerinden kazanýyor (memur maaþlarý gibi)

Oysa risk iþtahýný artýracak bir sanayi politikasý ve sanayide çalýþmayý özendirecek ücret politikasýna ihtiyaç duyulmaktadýr.

***

Not: Geçen hafta TBMM "iþ saðlýðý ve güvenliði" kanunu kabul etti. Günde ortalama 4 iþçinin iþ kazasý nedeniyle hayatýný kaybettiði ülkemizde, iþ güvenliði yasasýnýn ne kadar önemli olduðunu anlayabiliriz. Hatta yasa TBMM'de görüþülürken bile TBMM'nin bahçesinde atýk tesisatý için çalýþan bir iþçi -iþ kazasý- sonucu hayatýný kaybetmiþtir.

Bu yasa iþyerlerinde iþ saðlýðý ve güvenliðinin saðlanmasýný amaçlýyor. Yasa ile acil durumlarda ve öngörülebilir tehlikeli zamanlarda iþçi iþ yerini terk edebilir.

Deprem kuþaðýnda yer alan ülkemizde bir çok iþyerinin depreme dayanýksýz olduðu aþikar iken bu yasanýn çýkmasý çok önemlidir.

Bunun anlamý artýk iþverenler depreme dayanýksýz yerlerde iþçi çalýþtýramayacaklar.

Eðer bina çürük, bozuk ve depreme dayanýksýz ise çalýþan iþçi iþvereninden bu riski kaldýrmasýný isteyebilir. Eðer iþveren binayý güçlendirmez veya iþyerini saðlam binaya taþýmaz ise iþçi ücret hakký devam etmek üzere iþyerini terk edebilecektir.

Belki de milyonlarca iþçi artýk çalýþmadan ücret alacaktýr.

Göz göre göre ölümleri azaltacaðýný umduðumuz bu yasanýn bir an önce yürürlüðe girmesini beklediðimi de belirtmeliyim.