Kim kimi ne kadar aldatacak?

Özgürlük ve adalet adýna talep ettiklerinizin, sizin dünyanýzda karþýlýðý yoksa samimi deðilsiniz demektir herþeyden önce. Çünkü böyle bir durumda sizin her talebiniz ve arayýþýnýz, bir baþka gündemin parçasý ya da uzantýsý olmaktan öteye gidemez.

Türkiye’nin demokratikleþme sürecinde kimin ne kadar payý olduðu tartýþmasý, herkesin kendi bulunduðu yerden farklý ele alýnabilir. Ancak en tehlikeli yaklaþým, kendisi olmadýðý takdirde bu tür süreçlerin yürümeyeceðini düþünen ve elindeki imkanlarla bunu dayatan anlayýþ olsa gerek.

Sahici bir liberal geleneðe ve onu temsil eden isimlere ne kadar sahibiz tartýþmasýna girmeden hatýrlatalým. Ülkemizdeki kimi liberal isimlerin veya kendisini öyle tarif edenlerin uzun süre yaptýðý bir yanlýþtý bu. Halihazýrda da bunu sürdürenler var. Özellikle Ýstanbul sermayesinin belli bir kesimiyle bir þekilde irtibatlý olan isimlerin, kendilerini özgürlük ve adaletin olmazsa olmazý gibi sunduðu; geniþ kesimleri, siyaseti ve diðer aktörleri bir þekilde ‘hamal’ kabul ettiði bir gerçek.

Ancak bu tepeden dil ve söylem, özellikle son yýllarda ortaya çýkan ve geniþ kesimlerin desteði ile þekillenen demokratik hamlelerle, kelimenin tam anlamýyla sistem dýþý kaldý. Kuþkusuz her düþüncenin ve onu temsil eden isim ya da kesimlerin bu tür süreçlere katkýsýný azami düzeyde tutmak önemli. Ancak olmazsa olmaz noktasýnda iþler bambaþka bir çehreye bürünüyor. Kendisini bir þekilde yukarýda görenlerin bu anlayýþý, demokrasi yerine çok farklý bir zemin üretiyor.

Benzer bir sorunun, üstelik çok daha kötü bir versiyonu, Kürt siyasi hareketinde yaþanýyor. Uzun yýllardýr terör ve ayrýlýkçý söylemle kendisini ayakta tutan, siyasete yönelik her adýmýný bu iki yanlýþýn gölgesinde atan bir hareketin, bunlar yetmezmiþ gibi varlýðýný ‘demokrasinin geleceði’ gibi dayatmasý da artýk çekilmez hale geldi.

HDP, seçimlere giren bir siyasi parti. Ama kendisinin de içinde bulunduðu bir güç ve þiddet dengesinin oluþturduðu olaðanüstü þartlarý, her vesileyle seçim döneminde kullanma gayretinde. Partinin önemli isimleri, esasen PKK’nýn elinde tuttuðu silahlý güçten ve þiddet þantajýndan rahatsýz filan deðil. Bunun devamýný, varlýk sebebi sayýyorlar. Hatta HDP liderliði, bu þiddet kýskacýnýn devam etmesi konusunda, neredeyse parantezinde yer aldýðý diðer güçlerden daha hevesli görünüyor. Bunun en acý örneðini, sokaklarýn kana bulandýðý 6-7 Ekim 2014 olaylarýnda yaþadýk.

Þiddetle arasýna mesafe koymak bir yana, bunu dile dahi getirmeyen HDP’nin, az önce bir baþka vesileyle iþaret ettiðimiz Ýstanbul sermayesi eliyle ‘parlatýlma’ operasyonu tam gaz devam ediyor. Daha önce de dikkat çekmiþtim. CHP’nin kendisini hedef alan böyle bir operasyon karþýsýndaki suskunluðu akýl almaz. Hükümet gitsin, AK Parti iktidardan gitsin de nasýl olursa olsun anlayýþýnýn getirdiði bu tuhaf ittifaklarýn, her zeminde paralel yapýyla ortak olduðunu da unutmayalým.

Uzun yýllar bir terör örgütü ile, üstelik ayný söylem ve zeminde buluþan bir siyasi partinin, hadi deyince bu kýskaçtan kurtulamayacaðýný, zaman içinde bunun þekilleneceðini söylemek kulaða hoþ geliyor. Lakin, ne HDP’de böyle bir gayret var, ne de onu parlatýp iktidara karþý kullanmak isteyenlerin niyetinde bir hayýr.

Sürekli olarak rakiplerini samimi ve sahici olmamakla suçlayan bir siyasi parti, bakalým bu aldatmacayý ne kadar sürdürebilecek.