Kuþkusuz Anayasa Mahkemesi’nin verdiði karar bir beraat kararý deðil. Sadece hukuki sonuç itibariyle Can Dündar ve Erdem Gül þimdilik tahliye oldular. Ancak kararýn böyle okunmasý, sadece teknik bir deðerlendirmedir. Böyle bir dönemde Anayasa Mahkemesi’nden bu kararýn çýkmasýnýn ortaya koyduðu tabloyu deðiþtirmez. Saflar giderek netleþiyor, hepsi bu.
Türkiye’de siyasetin inanýlmaz bir hýzla ve çoðumuzun beklemediði bir yere doðru ilerlediðini uzun zamandýr dile getirmeye çalýþýyorum. Çoðumuzun beklemediði; çünkü gerçekten olup biteni öngörmek kolay deðil. Hýzla; çünkü artýk geri dönüþü olmayan bir yola girdik. Sürprizler; evet bugün hayal bile edemeyeceðimiz deðiþimlerle yola devam edilecek.
Parlamenter sistemin, býrakýn demokratik anlamda iþlemesini, artýk kelimenin tam anlamýyla bir ‘bürokratik vesayet’ aracý olduðunu her olayda bir kez daha görüyoruz. Ülkenin temel sorunlarýyla mücadele edilmesini deðil, bu sorunlarýn sistemde yeniden pusuya yatmasýný saðlýyor mevcut iþleyiþ.
Kritik kararlar alýnamýyor. Devlet reflekslerinin en acil biçimde ortaya çýkmasý gereken hallerde karþýnýzda beklemediðiniz duvarlar örülüyor. Burada artýk niyetleri aþan bir durum sözkonusu. Ýyi niyetli olmanýz, kararlý davranmanýz ve sorunlarý doðru tespit etmeniz yetmiyor. Bürokratik vesayet size beklemediðiniz anda, beklemediðiniz engeller çýkararak, hem sistemi koruyor, hem de sistem içindeki çýkarlarýný. Bürokratik vesayetin, koltuklarýnda oturan bürokratlardan deðil, onlarýn ardýnda varlýklarý sürdüren farklý güç merkezlerinden oluþtuðunu da hatýrlamakta yarar var.
Ülkeler, elbette sorunlarýn dayatmasýyla sistem deðiþtirmezler. Sistemlerini, kendi dinamiklerinin yaný sýra dünyanýn gidiþatýný da dikkate alarak gözden geçirirler, eksiklerini giderirler veya yenilerler. Ancak eðer bir sistem, sizin sorunlarýnýzý çözmek bir yana besliyor ve koruyorsa, o zaman radikal adýmlar atmanýz gerekebilir.
Sözü saða sola çekiþtirmenin anlamý yok. Terörle mücadele konusunda geldiðimiz nokta, ölüm kalým mücadelesidir. Birileri hala farkýnda olmasa da paralel yapýyla mücadelenin de bu kadar hassas olduðu ortadadýr. Suriye’nin merkezinde olduðu ve sürekli yeni tehditler üreten sorunlu alanlarýn neler getirebileceðini öngörmek bile ürkütücü. Böyle bir sarmalý kýrmanýn, sorunlarý en azýndan yönetilebilir hale getirmenin yolu, beklenmedik hamleyi yaparak yeni bir çýkýþ yakalamaktýr.
Tabloya sakince bakalým. Kabaca saydýðýmýz bu sorunlarý aþabilmek için milletin kimden ne beklediðini anlamaya çalýþalým. Eðer birilerinin istediði ve beklediði gibi, iki siyasi partiyi yan yana getirmek ve koalisyon kurmak çözüm getirecekse, milletimiz buna neden itibar etmedi? Neden yeniden Cumhurbaþkaný Tayyip Erdoðan’ýn izlediði siyasete ve yaptýðý hamlelere büyük bir destek verdi 1 Kasým günü?
Bugün bürokrasinin çeþitli kýlýflar üreterek sunduðu, ‘Aman sakin olalým, artýk uzlaþalým’ tuzaklarýnýn, siyaset eliyle hýzla bozulmasý gerekiyor. Artvin’de bozulmasý gerekiyor, ülkeye yönelik casusluk faaliyetlerinin birileri tarafýndan ‘yumuþatýlmasý’ hamlesi karþýsýnda bozulmasý gerekiyor.
Söylemeden geçemeyeceðim. Bir yandan uzlaþma ve geri adým atma sinyalleri verenlerin, diðer yandan gerek Suriye, gerekse Rusya konusunda sürekli gerginliði týrmandýran adýmlar atmalarý ne tuhaf deðil mi? Eðer Türkiye, gerçekten sorunlarýný çözebileceði bir kulvara girecekse ve bunun için sakin olmak, yeri geldiðinde uzlaþmak ve yeni ittifaklar kurmak gerekiyorsa; neden ABD ya da Rusya konusunda yaþanan krizlerde yeni adýmlar atmýyoruz?
Hep söyledim. Yine yazýyorum. Cumhurbaþkaný Tayyip Erdoðan, birilerinin çizdiði imajýn aksine, barýþý istediði için, dünyayla kavga etmek istemediði için hedeftir. Erdoðan, Türkiye’nin onurunu, duruþunu koruyan, ama ayný zamanda yeni ittifaklar üreten bir anlayýþla geleceðe yürümek istediði için hedeftir.
Sahi, kim kimle neden uzlaþacak? Anlayan var mý?