Hukuk sistemlerinde suçlar aðýrdan hafife doðru cezalandýrýlýr: Adamýn kafasýna çekici indirerek ölümüne sebep olan ile çekici adamýn eline veren ve onlarý yönlendiren iþlenen cinayetten suçludur elbette; ancak herbiri diðerinden farklý cezalandýrýlýr...
Siyasi davalarda da durumun böyle olmasý lâzým; özellikle de askeri hiyerarþi söz konusuysa... Darbeyi planlayan ve müdahale için emir-talimatlarla astlarýný yönlendiren komuta kademesi ile onlardan aldýðý emiri çarnâçar yerine getirenler arasýnda, tabii eðer suçlandýklarý eylemi yaptýklarý kanýtlanabilirse, mutlaka bir fark gözetilmelidir.
Konuya böyle girmemin sebebi dün bir gazetede çýkan haber: 28 Þubat (1997) askeri müdahalesiyle ilgili davanýn tutuklu sanýklarýndan ismi en fazla bilineni, mahkemeye sunduðu dilekçeyle, kendisinin sorumluluðunun sýnýrlý olduðunu, yaptýklarýný emir-komuta zinciri içerisinde ifa ettiðini, esas hesaba çekilmesi gerekenin dönemin en üst komutaný olduðunu ileri sürmüþ... Dilekçe sahibine göre, muhakemesi görülecek konularýn en üst düzey komutanýn haberi olmadan yapýlmasý mümkün deðilmiþ...
Doðru söze ne denir?
‘Ergenekon’ genel baþlýðý altýnda görülen çok sayýda davada yargýlanan muvazzaf ve emekli subayýn büyük çoðunluðu dilekçede yazýlanlarý onaylayacaklardýr. Sonuçta yukarýdan aþaðýya doðru örgütlenme biçimine sahip, hiyerarþik deðerlere baðlý bir yapýnýn içerisinde yer alýyordu yargýlanan subaylar... Yüzbaþýlar tutuklu yargýlanýrken dört yýldýzlý generallerin unutulmasý, ya da Genelkurmay ikinci baþkaný içerideyken Genelkurmay baþkanýnýn dýþarýda bulunmasý eþyanýn tabiatýna aykýrý...
Ancak öyle bir durum var gerçekten...
Bunun akla gelen en önemli sebebi, geçmiþte bazý müdahalelerin (meselâ 27 Mayýs 1960 darbesinin) generallere bilgi verilmeden, düþük rütbeli subaylar tarafýndan gerçekleþtirildiði gerçeðidir. 27 Mayýs örneðini zihinlerinde taþýyan yargýçlar ve savcýlar, önlerindeki davada kanýtlar benzer bir duruma iþaret ediyorsa, ilgilerini belli bir rütbede kesiyor olabilir...
27 Mayýs önemli bir örnek, ama ondan daha ciddi bir sebep daha var: ‘Ergenekon’ ile irtibatlý davalarda, özellikle darbe giriþimlerine ait olanlarda, yargýlanan asker kiþiler, birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmeyi tercih ediyor. Davada en tepeye kadar sanýk varsa da öyle yapýyorlar, suçlamalar belli bir rütbede kesiliyorsa da... ‘’Benim ilgim yok’’ diyen çok, ancak eldeki kanýtlarýn saðlamlýðýna bakýlmaksýzýn, bu, ‘’Hiçbirimiz yanlýþ yapmadýk’’ savunmasýnýn bir parçasý olarak kullanýlýyor...
Bir darbenin uygulanma planýna dönüþtürüldüðü iddiasýnýn muhatabý bir ‘seminer çalýþmasý’ný yönlendirenler bile, eldeki ses kayýtlarýna raðmen, suçlamayý inkâr ediyor... Kategorik inkâr, ‘seminer’de görevi gereði bulunmuþ veya isimlerinin uygulama listelerinde yazýlý olduðunu önceden bilmeyenlerin savunmalarýný da zorlaþtýrýyor...
Ýddianamesi henüz yazýlmamýþ 28 Þubat’la ilgili davanýn en önemli sanýðýnýn ‘’Yapýlanlar, yukarýdan gelen emirle yapýldý’’ dilekçesi galiba bir ilk...
Yüzlerce muvazzaf ve emekli subayýn hepsini ‘suçlu’ kabul etmek kolaylýðýna hiç kuþkusuz düþülmemeli; ancak anayasa ve yasalara aykýrý davranýþlara yeltenenler de ‘suçsuz’ olanlarýn arkasýna gizlenmekten vazgeçseler iyi olacak.