Süleyman Nazif’e sormuþlar: “Üstat, Türkçülük diye bir þey çýktý, sen niye Türkçü olmuyorsun?”
“Kiþi ya Türk’tür ya da Türkçüdür” demiþ þair.
Kimden duyduðumu ya da nerede okuduðumu hatýrlamýyorum, ama aþaðý yukarý böyleydi iþte...
***
“Kafkaslardan, Boþnaklardan gelenler, siz bu ülkenin sahibi deðilsiniz, haddinizi bilin” diyen Sýrrý Sakýk’ýn Birgül Ayman Güler’i eleþtiriþ biçimi haksýzdý ve onunki de baþka bir ayrýmcýlýktý.
Ama onun sözlerindeki ayrýmcýlýk, Süleyman Nazif’in de anlatmaya çalýþtýðý bir sorunun varlýðýný görmemizi engellememeli.
O da, bu ülkede milliyetçiliðin, Türkçülüðün, -etnik kökeni Türk olsun veya olmasýn-, genellikle travmatik bir hatýrayla topraklarýndan kopan, geldiði yerde “geniþ toplum”la bütünleþmek için kendi kültürünü veya etnik kimliðini reddetmek zorunda kalan, böyle hisseden ya da hissettirilen ve baþkasýndan da bunu bekleyen bireylerden geliyor olmasý...
“Ben de Boþnak kökenliyim” veya “benim dedem de Çerkez’di” sözü de aslýnda onu söyleyenin Türkçülük yapmadýðýný deðil, kendi feragat ettiði kimliðinden baþkasýnýn da feragat etmesini beklediðini gösteriyor.
Týpký baþörtülü kadýnýn hakkýný tanýmamasýný “benim ninem de baþýný örterdi”yle meþrulaþtýrmaya çalýþanýn, bu sözüyle ayrýmcýlýk yapmadýðýný kanýtlamýþ olmadýðý gibi.
***
“Biz Balkanlarda toprak kaybetmedik, vatan kaybettik” demiþti bir Osmanlý.
Bu söz, aslýnda karþý karþýya olduðumuz travmanýn boyutlarýný anlamak için bir ipucu veriyor bize.
Ama artýk bu ruh halini geride býrakmanýn zamaný geldi.
Çünkü bu ruh haliyle siyaset yapanlar, geçmiþin travmasýný da bugüne taþýyorlar ve buralarý da Balkanlaþtýrýyorlar.
Üstelik “Yugoslavya” örneðini de yanlýþ veriyorlar.
Yugoslavya’yý etnik ve kültürel haklarý tanýmasý deðildi yýkýma götüren. Belki her koþulda bu olacaktý, ama Sýrp milliyetçilerinin bütünlük kaygýsýyla hak hukuk tanýmazlýðýydý o ülkeyi bölünebileceði maksimum parçaya böldüren.
Bugün onlarý hala “kahraman” diye saklayan Sýrplarýn da anlamadýðý bu; Yugoslavya örneðini tamamen tersinden okuyan Birgül Ayman Güler’in de...
***
“Kim yerliydi, kim sonradan geldi” polemiðine girmek, sorunu yanlýþ yerden tartýþmaktýr.
Asýl sorunumuz milliyetçiliktir, bu travmatik ruh halimizdir. Bu travmayý resmi ideoloji haline getirip, ders diye okullarda belletmektir.
Sadece “eskiler” ile “yeniler”in deðil, sonradan katýlacak olanlarýn da kendilerini eþit vatandaþ olarak buraya ait hissedebilecekleri bir anlayýþýn tesisine ihtiyacýmýz var.
Þairle baþladýk, gelin yine bir þairle bitirelim:
“Karacoðlan der ki bakýn halýma
Ömrümün yarýsý gitti talana
SUAL EYLEN BÝZDEN EVVEL GELENE
KÝM VAR ÝMÝÞ BÝZ BURADA YOÐ ÝKEN”
Garnizon avlusuna býrakýn!
“Eskiden asker ihtilal yapardý, þimdi öyle bir kurtuluþ yok” demiþ CHP milletvekili Osman Aydýn.
“CHP’li vekilden skandal sözler” diyor bir gazete, ama yok öyle bir durum! CHP’nin bir milletvekilinin darbeyi kurtuluþ olarak görmesi skandal deðil ve haber deðeri de yok.
Bu yüzden de onun partiden ihracýný falan beklemesin kimse.
Ak Parti, MHP ve BDP’nin de çok hatasý var ama hiçbiri darbeyi açýkça savunmak gibi bir pornografiyi uluorta sergilemiyor.
Çok tepki gelirse Kýlýçdaroðlu “deðerlendiriyoruz” falan der, sonra unutulur.
Darbecilik infial yaratmaz bu partide.
Ama benim derdim deðil. CHP’den demokrat bir parti çýkarmaya çalýþanlar düþünsün. Çünkü simyacýnýnkinden daha umutsuz durumlarý ve tenekeyi altýna çevirmeye çalýþmak kadar da beyhude yaptýklarý.
Onlara tavsiyem, CHP’yi bir garnizonun avlusuna býrakmalarý...