PKK baðlantýlý üç kiþinin tam da Ýmralý’da uzlaþma aranýrken Paris’te öldürülmesi pek çok sorunun sorulmasýna, varsayýmlar üstünden teoriler geliþtirilmesine neden oldu. Ortada sayýsýz iddia var. Kimisi PKK’nýn derinliklerinden, kimisi devletin derinliklerinden þüphe ediyor. Niyet okuyanlar, Amerika’nýn, Rusya’nýn, Ýsrail’in, Ýran’ýn, hatta Suriye’nin bu cinayetleri tezgahlamýþ olabileceðini söyleyenler var.
Oysa büyük bir olasýlýkla cinayeti gerçekte kimin iþlemiþ ya da iþletmiþ olabileceðini bilemeyeceðiz. Ayrýca, Fransýz polisi, istihbaratý ve adaleti gerçekleri ortaya çýkartsa bile ortaya çýkanlara inanmayacaðýz. Týpký bundan önceki büyük siyasi cinayetlerde olduðu gibi sadece inanmak istediðimize sarýlacaðýz. Kimisi Türklerin, kimisi Kürtlerin, kimisi de “dýþ güçlerin” yaptýðýný düþünmeyi sürdürecek.
***
Ama belli ki cinayet olduðunu varsaydýðýmýz siyasi amacýna ulaþamayacak. Ýmralý ile yapýlan görüþmelerin kesilmesi mümkün olmayacak. Kabul edelim ki Hüseyin Çelik tarafýndan yapýlan talihsiz açýklama dýþýnda Hükümet doðru olaný yaptý, basýnýn ýsrarlý sorularý karþýnda cinayetin muhtemel failleri hakkýnda konuþmadý.
Baþbakan Erdoðan da, Baþbakan Yardýmcýsý Arýnç da bu kriz karþýsýnda tutarlý tavýr sergiledi. Yaptýðý tüm tahminlere raðmen basýn da baþarýlý bir sýnav verdi. Aklý baþýnda hiç kimse ölümlere sevinir tutum takýnmadý. Cinayetlerin arkasýnda yatan neden sorgulandý, barýþma ve silah býrakma sürecinin akamete uðrayacaðýndan endiþe eden yazýlar kaleme alýndý.
BDP ve PKK cephesinden gelen bir kaç keskin açýklamayý saymazsanýz, öfke daha ziyade Fransa’ya yöneldi. Fýrat Haber Ajansý Öcalan’a atfen Türk ve Ýran kontrgerillasýndan, Karayýlan’a atfen “PKK’lilere suikast önerisi yapan” ABD’den bahsetti. Ajans, haber yorumunda Fransa’nýn rolünün tutumuna baðlý olduðunu kayda geçti.
KCK ise açýklamasýnda saldýrýyý nefretle kýnarken “Önderliðimiz tarafýndan gerçekleþtirilen yeni sürecin geliþmesini ve Kürt sorununun çözülmesini istemeyen kesimler” diye hedef gösterdi. Uluslararasý arka planý olan Türk Gladyosu’nun iþi olabileceði uyarýsýnda bulundu. Ama sorunun muhataplarý AK Parti iktidarýnýn samimiyetinden þüphe eder bir tavýr sergilemedi.
Avrupa’da protestolarýn devam edeceðinden, PKK yanlýlarýnýn Türkiye temsilciliklerinin önüne toplanacaðýndan hiç þüphem yok. Mutlaka çözümsüzlüðü çözüm sayan, Ýmralý pazarlýðýndan mutsuz olduðu halde mutsuzluðunu açýkça belli edemeyen BDP’liler de bu cinayet üstünden siyaset yapmayý sürdürecektir.
Ama kim ne yaparsa yapsýn, kim ne derse desin bu cinayet baþlayan süreci durduracaða pek benzemiyor. Her iki tarafta da aklýselim hakim. Sorunun çözülmesi, Ýmralý’da varýlan mutabakata uyulmasý isteniyor. Osman Öcalan’dan Diyarbakýr’daki sivil toplum örgütüne kadar uzanan geniþ bir kesim bu olayý provokasyon olarak görüyor.
***
Eðer iktidar bugünkü tutumunu sürdürürse, sürece söylemiyle müdahil olmak yerine dýþýnda kalmayý tercih ederse, özellikle de Fransa’dan katili ya da katilleri bulma talebinde bulunursa, cinayet kýsa süre içinde siyasi olmaktan çýkar, polisiye bir hadise haline dönüþür. Üstelik de olabilecek provokasyonlar sonucunda baþka insanlarýn ölmesinin önüne geçilir.
Unutmayalým ki dünyada herkes Türklerle Kürtlerin barýþmasýndan, Ýmralý’da çözüm konuþulmasýndan, Kandil’de PKK ile buluþulmasýndan, Ankara’nýn Erbil’in yanýnda yer almasýndan mutlu deðil. Bu cinayetin sorumlusu mutsuz olanlar mýdýr bilinmez, ama mutsuz olanlarýn deðiþime seyirci kalacaklarýný düþünmek gerçekçi olmaz.