Kime ağlayalım!

Selma ve Elif... 17 yaşında iki güzel Kürt genç kız. İkisi de dağa çıkmak ve ‘devlete’ haddini bildirmek istiyordu.

Elif daha fazla Kürt milliyetçisiydi ve yumruklarını masaya vura vura konuşuyordu. İsim vermiyordu ama kendisini dağa çıkarmak için rehberlik yapacak kişilerden birinin BDP’li bir kadın milletvekili olduğunu söylüyordu gururlanarak.

Batmanlı’ydı Elif. Annesi ve babası Elif ile baş edemedikleri için onu, İstanbul’da oturan ablasının yanına, deyim yerindeyse ‘elini kolunu bağlayarak’ kaçırmışlardı.

Ama bağlantıları Elif’i İstanbul’da da bulmuştu ve telefonlaşıyorlardı.

Ablası Elif’i yaşlı bir teyzenin yanına çalışması için vermişti, ben de kendisini orada tanımıştım.

Ne anlattıysam ikna edemediğim, edemeyeceğim birisiydi. Annesinin, babasının gözyaşları, yalvarmaları bile umurunda değildi. Elif, “Ölümü çiğner öyle gidersin” diyen annesine “Gerekirse çiğnerim, Kürtlerin özgürleşmesi için ben de savaşacağım!” dediğini anlatıyordu.

Buna da inanıyordu.

Elif’i ikna etmeye çalıştım saatlerce, ona göstermeden ellerimi sıkarken ve onu bu şekilde kandırıp dağa çıkmaya ikna eden ‘asıl teröristlere’ lanet okurken. Elif “yakında beni buradan gelip alacaklar” diyordu...

***

Selma’yı da geçen yıl tanıdım. Diyarbakırlı, zehir gibi, zeki gencecik bir kızdı. Selma “Aslında büyüdüğümde doktor olacaktım ama okuyamadım. Babam hasta evde yatıyor. Bu yoksullukla nasıl okuyacaktım ki. Neden biz yoksuluz” diye isyan ediyordu...

Annesi Hatice’ye “Anadilde eğitim hakkı veriliyor artık her şey düzeliyor” dediğimde “Benim karnım doymadıktan sonra Kürtçe konuşabilmişim konuşamamışım ne fark eder? Kocama iş versinler, çocuklarıma sosyal yardım. Yüreğim ağzımda, kızımı dağa götürecekler, bir gün birilerine kanıp gidecek diye, başını bekliyorum” demişti.

Selma “Dağa çıkarsam kardeşlerimin hayatı düzelir” diye düşünüyordu.

Annesine “Selma nasıl böyle düşünmeye başladı, madem siz bu kadar karşısınız” diye sorduğumda, dernek statüsünde açılan mahalle evlerinden bahsetmişti.

Belediye desteğiyle, ‘bağlama, folklor’ gibi kültür dernekleri adı altında bölgedeki gencecik çocukların yoksullukları, Kürt kimlikleri kullanılıp ‘dağa adam’ kazandırıldığını biliyoruz.

Masum, zihinleri bulandırılmış Elif ve Selma’ya ne olduğunu merak ediyorum. Öldüklerini duyarsam, onlara gözyaşı dökerken, onları asıl dağa çıkartan, ‘elleri kanlı teröristlere’ lanet okuyacağım kesin.

Benzer o kadar çok hikaye var ki...

***

Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven’in, samimi, insani ve bütününde Kürt sorununun çözümüne yönelik önerileri de barındıran konuşması bir kenara bırakılıp “Dağda ölen teröriste ağlamayan insan değildir” sözleri medyada köpürtülürken, PKK terör örgütü de ‘ezber bozan bürokrata’ gerekli cevabı Şırnak ve Diyarbakır’da öğretmen ve öğrencileri yakmaya kalkışarak verdi...

Ne kadar güzel değil mi? Bölge halkının hassasiyetlerini bilen, sorunu ‘çivi’ çözümü de ‘çekiç’ olarak görmeyen bir emniyet müdürümüzün bölgede görev yapacak olması.

Sevilen, sayılan birisi olduğu kesin. Belli ki Siirt’teki hizmetleri ve halka yaklaşımı onun Diyarbakır gibi özel bir şehre tayin edilmesinde etken olmuş.

O konuşmanın altına imzasını atmayacak hiç kimse yoktur herhalde.

Başbakan Erdoğan’ın Kürt sorununun çözümünde, anne ayrımı yapmaksızın “Analar ağlamasın” sözünden bir farkı var mı? Aslında yok!

Ama Recep Güven’in bilmesi gereken bir şey var! Evet çok samimi, insani, yürekleri okşayan, halkı kucaklayan bir konuşma...

Bölge halkına yıllardır yaşatılan travma ancak Recep Güven gibi bürokratlar sayesinde aşılacaktır.

Eyvallah...

Son sözüm Recep Güven’e... Ne olursa olsun bu size yaptığınız iş üzerinden ‘siyaset yapma’ hakkını vermez.  Sizin bir göreviniz var, üzerinize düşeni layıkıyla yapacaksanız ama sessizce...

Bakın konuştunuz sonuç ne oldu? PKK dalga geçer gibi öğrencileri ve öğretmenleri hedef aldı.

Gençlerin dağa çıkmasını engelleyin, okula gitmelerini sağlayın, evlerine gidip birer bardak çaylarını için, gençlerin ağabeyi olun hatta babaları olun...

Korkmayın, mikrofonlara, kameralara konuşmasanız da yaptıklarınız kulaktan kulağa duyulur ve takdir edilir, bizler de baş tacı yaparız sizleri.

Teröristlere ağlama konusuna gelince...

Dağa kuryelik yapan BDP’li kadın milletvekillerine, bunca masumu öldüren dağdaki teröristlere de ağlayacak gözyaşım yok.

Ama kandırılarak dağa çıkartılan ve dönmek istediği zaman infaz edilen Eliflere Selmalara ağlarım. İnsanız hepimiz.