Kime güveneceğiz?

Muhalefetin ve onlara yön veren “müstemleke gazetecilerin” ısrarla çarpıttığı bu soruya dün Cumhurbaşkanı bir kez daha cevap verdi. Erdoğan dün STK’lar aracılığıyla başlatılan “Başkanlık Sistemi” konulu toplantıda “Bu benim şahsi meselem değil. Bunu şimdi de söylüyorum, Başbakanken de, Belediye Başkanıyken de söyledim. Bu ülkenin temel hedeflerine ulaşması için Başkanlık Sisteminin şart olduğuna samimiyetle inandığım için savunuyorum” dedi. Başkanlık sistemini “ülkem için istiyorum” diyen bir adam gerçekten samimi mi, yoksa kendini düşünen biri mi sorusunun cevabını geçmişine bir kez daha bakarak anlamak lazım. 

17 yaşında başladığı siyasi kariyerine İstanbul gibi dünya kentine belediye başkanlığı yaptığı dönem itibariyle bakalım. Görevi sırasında başardıklarının arasında sadece susuz bir kenti suya, çöp dağlarıyla çevrilen şehri çiçek bahçesine çevirdiğini söylemek yeterli. “İstanbul sevdalısıyım” diyerek, seçmenin tepki gösterme ihtimaline rağmen yönettiği kentin yararına adımlar attığını biliyoruz. Oysa kendinden öncekiler gibi bir daha seçilebilmek adına gözün gördüğü işleri yapmak daha konforlu bir siyasetti ama yapmadı. Bu adam “Ülkem için başkanlık şart” diyor.

Muhtar bile olamayacak Erdoğan’ın parti kurduğu ve lideri olduğu döneme bakalım. Seçimi kazanmış ama Başbakan olamamış bir lider. Kendini değil partiyi düşünmüş, kendi başbakan olamadığı bir dönemde zayıf bir ismi görevlendirmek yerine, ülkesine, partisine en faydalı olacak bir ismi Abdullah Gül’ü önermiş bir isim. Bu adam “Ülkem için başkanlık şart” diyor.

Yasağı kalktıktan sonra Başbakan olduğunda sırtını rahat koltuğuna yaslayıp, vesayet odaklarının talimatlarına uymak yerine onlarla mücadeleye girmeyi tercih etmiş, yine siyaseten korunaklı alandan çıkıp ülke menfaati için, yedi düvelle mücadeleye girişmiş biri Erdoğan. Vesayet kurumlarını tek tek çökerterek ülkeyi hem ekonomik hem de sosyal alanda refaha çıkarmış bir isimden bahsediyoruz. Tüm bunları yaparken siyasi kariyerine mal olacak sorunları çözmek için var gücüyle çalışmış bir isim Erdoğan. Oysa Erdoğan kendinden önce gelenlerin yaptığını yapsa, Kürt sorununu görmezden gelse, siyaseten korunaklı alandan çıkmak istemese, kimse de kendine neden diye sormazdı. Yani bencil davranarak konforlu alana hapsetmemiş kendini. Bu adam diyor ki “Ülkem için başkanlık şart.”

Yine bu kişi, 367 garabetini yaşamış, 411 el kaosa kalktı diyenleri ciddiye almamış, algı operasyonu merkezlerinin karakter suikastından korkmamış. Demirel’in “hiçbir fani altın tepside sunulan bu öneriyi reddetmez” görüşünü paramparça edercesine altın tepside sunulan “Cumhurbaşkanlığı Makamını” üstüne üstüne gelenlerden kurtulmak için bile olsa, kabul etse rahata ereceğini bile bile reddetmiş, altın tepsideki o makamı “kardeşim Gül” dediği Abdullah Bey’e sunmuş biri. İşte o Erdoğan diyor ki “Ülkem için başkanlık şart.”

Başbakanlığa devam etme imkânı varken, halkın huzuruna çıkıp, ana muhalefet, muhalefet ve irili ufaklı 16 partinin desteklediği rakibiyle yarışıp, bu yarışta da ilk turda Cumhurbaşkanı seçilmiş bir isim Erdoğan. 2019 yılına kadar görev süresi ve bir sonraki seçimde de aday olma hakkı var. İnandığı yoldan taviz vermediği sürece 2019’da aday olsa yeniden seçilmesi garanti gibi olan Erdoğan, bu sayede 2023 yılına kadar şu an bulunduğu makamda sorunsuz görev yapabilecekken, yani korunaklı ve konforlu alanda yerini ayırtmışken diyor ki “Ülkem için Başkanlık Sistemi şart.”   

Tüm bu örneklerden yola çıkarak başta ana muhalefet partisi başkanı olmak üzere ona ve onun gibi düşünenlere akıl vermeyi yegâne görevleri sayan ve kendilerini medya mensubu olarak adlandıran “müstemleke gazetecilerinin” mi yoksa ülkesi için konforlu siyasetten her daim vazgeçip ülkesi için siyaseten risk alan Erdoğan’ın sözüne mi güveneceğiz?

Üstelik şunu da unutmamak lazım. Bir önceki Cumhurbaşkanlığı makamını altın tepside sunan bir ismin ülke başkanlık sistemine geçerse aday olacağını nereden çıkarıyorsunuz? Erdoğan’ın “Ülkem Başkanlık sistemine geçerse adayım” dediğini ya da ima ettiğini ben duymadım. Oysa bu niyet okuyucuları Erdoğan’ın “altın tepside sunulan” Cumhurbaşkanlığını reddetmeyeceğini de söylüyordu.

Sözün özü şu; Başkanlık sisteminin, iyi analiz edilmesi şartıyla, “Türk tipi”ni de kompleks edinmeden bu ülkeye faydalı olacağına inanıyorum. Erdoğan’ın, başkanlık olsa da olmasa da ülkesi için en iyisini yapacağını biliyoruz. Unutmayalım bu sistem özellikle Erdoğan sonrası için önemli.